11-08-2020 Recai ŞEYHOĞLU

Bildiğim bir şey varsa o da iyilerin çok olduğu, kötülerin örgütlülüğü…

İyiler, iyi olduklarından olumsuzlukları akıllarına getirmiyorlar ve sonuçta tahmin edilemeyecek sonuçlarla karşı karşıya kalıyorlar. Kötüler, iyilerin bu zaafını bildiklerinden her türlü şeytanlığı sahneye koyabiliyorlar.

Köydeki hiçbir vatandaş, yediği ekmeğin buğdayına hile karıştırmayı aklına getirmez.

Otomobil tamircisi tamir için gelen aracın bir hafta sonra yeniden gelmesi için katakulli yapmaz.

Bakkal, günü geçmiş yoğurdu mahalle sakinine satmaz.

Ve buna benzer iyiler yeryüzünde havada kuş, suda balık, toprakta karınca kadar çokturlar.

Çevrem iyilerle dolu… Gel gelelim kötü de yok değil…

Tepeköy’de tepetaklak geldiğimizi/ Çiğli Belediyesi’nde de hüsran yaşadığımızı anlatmıştık ya…

Canımız da çok sıkılmıştı ya…

Dün Oben Ulu’dan gelen telefonla adeta uçtum sevinçten/ mutluluktan…

20 Nisan 2008’de Dikili’nin Bademli’sinde 19. Kütüphanemizi açmıştık. O günlerin Başkanı Osman Özgüven, Vali Yardımcısı Fahir Işıksız ve İzmirli/ Bergamalı/ Dikilili kitapseverlerle…

Geçtiğimiz yıl köye gidip muhtar Neslihan Kutlu Maraş ile tanışmış, muhabbet etmiştik. Kütüphanenin her daim açık olduğunu öğrenmiş olmaktan da mutluluk duymuştum.

Şimdi Bademli’de bir de çalışkan mı çalışkan bir müdürümüz var. Turan Şen…

Öğretmenin/ yöneticinin bu denli çalışkan olanını az gördüm ben. Turan, arkadaşım olur. Bergama günlerinden tanışırız.

Geçtiğimiz günlerde Bademli’ye genç bir bayan öğretmen gelmiş tatil için. Muhtarlık binasındaki tabelamızı görünce hem kütüphaneyi görmek hem de muhtarla tanışmak istemiş. Elinde okuyacağı kitap kalmadığından kitap rica etmiş muhtar arkadaşımızdan. Ve de hemen bir öneride bulunmuş: "Ben, kütüphanenizi bir düzene sokayım. Gelip çalışabilir miyim?"

Kısa süreli tatilinin altı gününü kütüphaneye ayırıp gelinlik kıza çevirmiş kütüphaneyi.

Köyden ayrılırken de muhtara bir not bırakmış:

"Kütüphanedeki işim bugün bitti. Elimden geldiği kadarıyla bir şeyler yapmaya çalıştım. Burada çok güzel kitaplar var. Umarım daha da güzelleşir, büyür kütüphaneniz. Ben kitapları ve onlarla ilgili her mesaiyi çok severim. Bu fırsatı sağladığınız için teşekkürler… Bugün köyden ayrılıyorum. Sevgiyle kalın. Görüşmek dileğiyle… Buket"

Oben Ulu bunu anlattığında öyle mutlu olmuştum ki ardından hemen Neslihan Hanımı aradım. Kendisine teşekkür ettim ilgisi için, kütüphaneyi her vakit açık tuttuğu için…

İki gün önce de Bergama’da sevgili kardeşim olan Erol Engel’den bir köydeki kütüphane binamızın kasap dükkanı yapıldığını öğrenmiştim. İçim cız etmişti.

O gün Erol’a da anlatmıştım. Köylerdeki bu olumsuzluklar için köylülere hiç kızamıyorum. Ne verdik ki de onlardan her vakit kütüphaneye gitmelerini/ kütüphanelere önem vermelerini isteyebilelim.

Biz, açmasına açtık ama her şey bir anda değişecek değil ki…

Tabii ki olumsuzluklarla karşılaşacağız. Tabii ki muhtarın biri vurdumduymaz çıkacak. Tabii ki kapatıp kasap dükkanına çevirecekler.

Ne okudular, ne öğrendiler ki bir günde hemen istediğimiz yurttaşlar oluversinler!

Marguez’i, Marukami’yi, Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı, Cemal Süreya’yı, Bekir Yıldız’ı daha öğrenmediler ki… Fakir Baykurt’la daha tanışmadılar ki… Sabahattin Ali’nin başına gelenleri daha öğrenmediler ki…

Bizden izin almadan kütüphanemizin yerini değiştirecekler, bunun da ayıp olduğunu bilmeyecekler tabii ki… Açlık, işsizlik, parasızlık gibi dertler varken kütüphane de neyin nesi oluyormuş?

İhtiyaç varsa tabii ki kütüphane kasap dükkanı olacak!

Bu, onların kötü olduklarından değil, kitabın ve aydınlığın köye daha önce gelmediğinden…

Bunu bilir bunu söylerim!

Çok emekler verdim, bütçeme göre çok açıldım, borçları ödemekte çok sıkıntılar yaşadım. Bunlar yanlış değil ama köylünün gerçeği de bu!

Bizimki kırda/ bayırda çoban ateşleri yakmaktı.

Çoban ateşlerinin daha sonra büyüyeceğini, ortalığı aydınlatacağını biliyorum.

Ama zaman istiyor. Üzüleceğiz, kimisiyle sürtüşeceğiz belki…

Bugün, damadını ekonomiden sorumlu bakan yapanlara/ pehlivanken bir devlet bankasının yönetim kuruluna atananlara ses çıkarmamanın da sebebi bu değil mi zaten?

Korku ve cehalet değil mi?

Derdimiz, cehaletin son bulması için köyde kasabada çoban ateşleri yakmak…

El verenlere teşekkür edeceğiz. Diğerlerine de öfkelenmeyeceğiz ama…

Hazreti Eyüp’ü gözönüne getireceğiz.

Başka seçeneğimiz yok çünkü…

Neslihan Kutlumaraş benzeri muhtarlar, Buket öğretmen gibi öğretmenler var oldukça sırtımız yere gelmeyecek!

Buket öğretmeni ne gördüm ne de duymuşluğum var. Matematikçiymiş. Belli ki yaşadığı mahallede bir ara elinden Orhan Kemaller/ Shakespeare’ler/ Balzaclar geçmiş.

Belli ki Gogol ile, Neruda ile bir yerlerde beden olarak değil de ruh olarak buluşmuşlar, şiirin ve romanın sesine kulak vermişler.

Bademli’ye gene bekleriz Buket Hanım!


Bu yazı 749 defa okunmuştur.



Recai ŞEYHOĞLU Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri