10-10-2023 Konuk Yazar
Konuk Yazar

Konuk Yazar

200 YILLIK TARİHE BAKIŞ YUNAN VE HAÇLI EMPERYALİSTE KARŞI TÜRKİYE

 

  

1071 de Malazgirt zaferiyle Anadolu’nun kapısını açan Türk’ün 106 yıl sonra 1176 da Miryakefalon (Burdur, Isparta yöresi) zaferiyle Doğu Roma (Bizans) yı kuzeye çekilmek zorunda bıraktı. Türk’ün Ege Denizine çıkışı Venedik, Ceneviz tüccarlarınca Türk ve Türkiye adlarını kullanmasıyla Anadolu’nun yeni sahibini tanımlıyordu.  Moğol istilasıyla Anadolu Selçuklu Devletinin son bulması sonrası 1299 da kurulmuş olan yeni, dinamik bir beylik olan Osmanlı Beyliğinin Bilecik’i fethi ve kendisine başkent yapması, Bursa’yı fethi ve başkentini Bursa’ya taşıması, daha sonra Gelibolu yarı adasına geçip, Edirne’yi fethi edip başkent yapışı ve 1453 de İstanbul’u (Bizans) feth edip başkent yapması ve çağının en güçlü imparatorluğu olması; Avrupa ve özellikle Papalık tarafından Türk Müslüman tehdidi “Doğu Sorunu” olarak tanımlandı ve büyü bir korkuya, nefrete yol açtı.. İspanya da bulunan Endülüs sorununu 1492 de katliamlarla çözmeleri ile tek sorun Türk Müslüman Osmanlı İmparatorluğu oldu.

     Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana Kuşatması Katolik-Protestan din savaşının yaşandığı bir dönemde tüm Avrupa’yı büyük korkuya düşürdü. 1555 yılı Osmanlı İmparatorluğunun İstanbul’da kahve hanelerin ve bekar hanlarının açıldığı yıl oldu. Büyük kentlere köylerden gelen genç işsizlerin yarattığı sosyal gelişme, daha sonra başlayan Celali isyanlarının bastırılması ve Zorba Valiler dönemi, 1595-1610 Avusturya savaşının Zitvatorok anlaşması ile biten 2: Fetret dönemi yaşandı. Osmanlı Devleti Köprülüler Islahatlarına ve Koçibey’in Risalesine rağmen toparlanamadı. 1683 Viyana bozgunu ve 1699 Karlofça anlaşmasıyla Avrupa için tehdit olmaktan çıktı. Doğu Sorunu uzun süre unutuldu.

     Avrupa 15.yy dan başlayan bilimin ve aklın öncülüğünde Dünyanın yuvarlaklığı keşfi ile gemi mühendisliğinde geliştirdikleri üstünlük ile keşifler çağını açtılar. Merkantilist ekonomik sistemden ticaret kapitalizmine ve sömürgeciliğe geçerek büyük katliamlarla Asya Afrika ve Amerika kıtalarını yağmalayıp paylaştılar. Kanuni zamanında imzalanan Kapitülasyonlar Osmanlıyı giderek Avrupa’nın açık pazarı durumuna getirdi Rönesans ve Hümanizma dönemi Avrupa’yı bilim ve teknolojik gelişmelerde üstün duruma getirdi. 19.yy başında Napolyon’a karşı yapılan savaşta galip gelen ittifakın 1815 de Viyana Görüşmelerinde Rus Çarı Doğu Sorununu gündeme taşıdı “Türklerin Balkanlardan sürülüp çıkarılmasını” önerdi. İngiltere, Fransa, Avusturya, Prusya bu önerinin “Pan Slavist bir oyun olduğunu görerek reddettiler. 6 yıl sonra Rusya, İngiltere ve Fransa (emperyalist devletler, Ortodoks, Katolik, Protestan kiliselerinin) desteği ile 1821 de Mora isyanını çıkarttılar.2,3 gün içinde 24 bini aşkın Müslüman halk ve binlerce de Yahudi katledildi. Osmanlı Devleti isyanı bastıramayınca, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi Valinin oğlu İbrahim Paşa 25 bin kişilik bir ordu ve donanmasıyla Mora’ya çıktı ve isyanı sert bir şekilde bastırdı. Osmanlı Devleti içişler olan bir isyanı bastırmış oldu. Bu üç emperyalist imparatorluk, kendi sömürgelerinde yaptıkları katliamlara bakmadan 1826 da Ak Kerman da yaptıkları anlaşma sonucu,” Osmanlı Devleti’nin Mora Krallığını kabul etmesi” için nota verdiler. Osmanlı Devleti bu notayı içişlerine müdahale görerek bekledi. Emperyalist bu devleler savaş bile ilan etmeden bir haçlı emperyalist seferi başlatıp Navarin de Osmanlı, donanmasını yaktılar (20 Ekim 1827). Bu olay sırasında İzmir’de görevli bulunan Avusturyalı diplomat Baron Anton Prokschvon Osten anılarında (İzmir Kent Kültürü Dergisi, S 4 Eylül 2001 İzmir Belediyesi yayını) bu donanmanın Sakız Adasını da topa tuttuğunu belirttikten sonra, olayın İzmir de duyulması üzerine “barış anlaşmasına rağmen” savaş dahi ilan etmeden yapılan bu saldırılara karşılık büyük bir tepkiyle intikam almak için galeyana gelen Müslüman halk büyük bir korku yarattı.. Fransız, İngiliz asıllılar başta olmak üzere patlayan olaylardan korktular. Türk halkı sakinleşince durum düzeldi.”İngiltere ve Fransa,  Rusya’yı Osmanlı İmparatorluğu’na saldırmakta serbest bıraktılar. 1829 da Rus ordusu Edirne’ye gelince yenilgiyi kabul eden Osmanlı devleti 1830 da Londra’da imzalanan anlaşma ile Mora Krallığını kabul etti. Mora Krallığını bir Alman prensi getirildi. Üç imparatorluğun sayesinde kurulan bu krallık Megalo İdea stratejisini Osmanlının (Türk) düşmanı ile dost olmak ve idealine bu yoldan ulaşmayı belirledi.

     1821 de başlayan batı emperyalizminin Osmanlı topraklarını, Rusya’ya kaptırmadan kendi çıkarları için kullanmak amacıyla Osmanlı “toprak bütünlüğünü denge politikaları” ile korumaya çalıştılar. Osmanlı Padişahı 2. Mahmut’un reformları ile Fransız devriminin getirdiği hakları hayata geçirmesi, özellikle Askeri Tıbbiye (1826) Harp Okulu (1834) ve halk için mekteplerin açılışı 1839 da Tanzimat Fermanının yayınlanmasını getirdi. Bu sürede Mısır Valisinin 1833 ve 1839 isyanlarının İngiltere tarafından engellenmesi ve Rusya’ya karşı koruması, Osmanlı Devleti’ni İngiltere ye yaklaştırdı.1838 yılında İngiltere ile ticari bir anlaşma imzalandı. İngiliz iş adamları Anadolu içerlerine kadar girip maden arama dahil her türlü ticaret hakkını aldı. Bu anlaşma kısa sürede başta Fransa olmak üzere yayıldı. Ege adalarından Anadolu’ya Rum göçü oldu. 1853 tarihinde Rusya arasında çıkan savaşa İngiltere ve Fransa, Piyomonte Prensliği Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldılar. İngiltere’nin amacı Akdeniz için tehdit oluşturacak Rus donanması ve tersanelerini yakmaktı. Kırım savaşı ile bu amacına ulaştı. İngiltere’nin Rusya’ya karşı izlediği strateji Balkanlardan başlayıp Karadeniz, Kafkasya, Hazar Denizi, İran ve Afganistan’dan Çine uzanan bu çizginin altına inmesini engellemekti. Bu çizginin en önemli bölümü Osmanlı (daha sonra Türkiye) dir. Boğazlar Akdeniz’in kapısı, Kafkasya, İskenderun ve Basra körfezlerinin kapısıdır. (Bu çizgi hala geçerlidir.)  1856’da Paris Barış Konferansında batılı devletler Osmanlı Devleti’ni 7 ve 8, 9. maddelerle Avrupa devletleri topluluğuna alınmasını onayladılar. Osmanlı Devleti’ne karşı kuvvet kullanmak isteyen bir devlet diğer devletlere danışmak zorunda olduğu, aksi durumda diğer devletlerin duruma müdahale edebileceği kabul edildi. Gerçekte bu maddeler uygulanmayacaktır. Osmanlı Devleti Kırım savaşı masrafları sebebiyle 1854 de tarihinde ilk kez borçlanmaya başladı. %4-9 arası yıllık faizle alınan bu borç, ordunun ihtiyaçları, adliye ve eğitim ve ileride Haliç’te çürümeye terk edilecek donanma alımına, ama önemli bölümü sarayların yapılması, düğünler için harcandı. Bu borçlanmalar önü alınamaz biçimde artarak devam etti. Sonunda Osmanlı Devleti borçlarının faizlerini bile ödeyemeyecek duruma düştü. 1838 anlaşmasına dayanarak İngiltere ve Fransa İzmir’in Basmahane ve Alsancak Garlarını inşa edip bir demiryolu kuzeye, diğeri de güneye olmak üzere döşendi. Bu hatları 20 şer kilometre yanlarındaki arazilerde her türlü hakları aldılar. 1856 da Paris anlaşmasının yönlendiricisi olan İngiltere İstanbul’da Londra bankerleri “tarafından“Osmanlı Bankası” kuruldu. 1862 de bu banka talep olduğunda 30 yıl süreli olarak “talep olduğunda altın karşılığında banknot(kâğıt para) çıkartabilecektir. Piyasadaki banknotun üçte biri oranında nakdi ihtiyat bulunduracaktır. Bankanın imtiyazı sürdüğü sürece Devlet “evrak-ı nakdiye çıkarmayacaktır. Borçları ve faizler tahsil eme ve alacaklılara ödeme yapacak, yüzde yarım komisyon alacaktır. 1863 de Fransız bankerler de Osmanlı bankasına ortak oldular. Osmanlı Bankası Merkez Bankasının karşısına en büyük rakip olarak 1888de Deutsche Bank çıkacaktır. 1857 de Eflak Boğdan Prensliği (Osmanlı Devleti’ne bağlı) Avrupa Komisyonu tarafından kışkırtılarak birleşmeleri ve Albay Alexandra Coza’nın yönetimine verildi. Romanya’nın kuruluşu Osmanlı Fermanıyla onandı.  Romanya’nın Kuruluşu Balkan uluslarını emperyalist kışkırtmalarıyla ayaklanmalara başladılar. Osmanlı Devleti örnek bir davranışla 1868 de Hıristiyan halkın Yunanistan’a bağlanmak için ayaklanma çıkartınca, Osmanlı Devleti bir tüzük yayınlayarak Müslüman ve Hıristiyan eşitliğini getirdi. Hıristiyanlardan alınan vergiyi kaldırdı. Resmi dil olarak Türkçenin Yanında Rumcayı da kabul etti. Balkanlardaki ayaklanmalar devam etti Özellikle Rusya Pan Slavist politikasıyla Balkanları etkisi altına almak için kışkırtmalara ve desteklemeyi sürdürdü. 1874 de Almanya Fransa Rusya yakınlaşmasını engellemek amacıyla Rusya’ya destek verdi. Osmanlı Devleti’ne verilen nota ile İltizam usulünün kaldırılmasını ve ibadetin serbest olmasını karma idari kurulların oluşturulmasını istediler.1876 da Osmanlı Devleti notayı kabul etmesine karşın, isyanlar devam edince askeri kuvvet kullandı. Avrupa basınında katliam haberleri, Mayıs ayında Avrupa devletlerinin tehdit notalarıyla reformlar yapılması gündeme geldi. Gerçekte kıyımlar Hıristiyan çeteler tarafından yapılıyordu. Avrupa bunun biliyor ama onları destekliyorlardı. 

   Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Müslüman toplumunda yeni bir gençlik yetişmeye başladı yurt dışında eğitim gören ve İstanbul’a dönen geçler, Avrupa’da gördükleri meşruti monarşinin kabul edilmesi yolunda “Genç Osmanlılar” adıyla dernek kurarak örgütlendiler. 1861 de başlayarak günlük halk gazetesi çıkardılar, tiyatro eserleri yazıp tiyatro kurdular. Namık Kemal’in “Vatan yahut Silistre” esrinin oynanması İstanbul kamuoyunda fevkalade coşku yarattı. Roman yazımına başlandı. Vatan ve hürriyet kavramları benimsendi. Abdülaziz duruma engel oldu. Abdülaziz’in israfı, borçların faizinin bile ödemeyeceği duruma gelinmesi, balkanlarda Müslümanların katledildiğinin duyulması üzerine, İstanbul halkının silahlanması Abdülaziz’i endişeye düşürdü. Rus yanlısı olarak bilinen Sadrazam, Mahmut Nedim Paşa ile Şeyhülislamı azletti. Mithat Paşa Sadrazamlığa atandı, Harbiye Nazırı Hüseyin Avni Paşa duruma çözüm bulmak için 29 Mayıs 1876 da Abdülaziz’i tahttan indirdiler. Rus Çarı ve Avusturya İmparatoru Reichstadt da buluşarak Balkanları bölüşme görüşmelerine başladılar. İstanbul’un serbest şehir ilan edilmesine kadar, Türk egemenliği sona erdirilmesini kararlaştırdılar. İngiltere bu durumu kabul etmeyip onları savaşla tehdit edince 23 Aralık 1876 da İstanbul da büyük devletlerin katıldığı bir konferans toplandı. Mithat Paşa top ateşleri ile duyurulan durumu açıkladı. Tüm halkının eşitliğine dayanan Kanun’u Esasinin (Anayasa) ilan edildiğini duyurdu. Büyük devletler buna önem vermediler. Hıristiyanlar için kabul edilemez ayrıcalıklarda ısrar ettiler. İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’nin parlamenter sisteme geçilmesi durumunda Padişahlara her istediklerin kabul ettirme kolaylığını yitirileceği endişesiyle Rusya‘ya izin verdiler. Rusya 19 Nisan 1877 de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Rus ordusu Ayastefanos (Yeşilköy) kadar geldi ve burada Ayastefanos Anlaşması imzalandı. Rusya’nın tek başına bölgeye egemen olacağını gören Büyük güçler Rusya’yı tehdit ederek Berlin de konferans düzenlenmesini sağladılar. Berlin’de çıkan sonuca göre (13 Temmuz 1878) Osmanlı Devleti’nin etkinliği devam edecektir. Ancak bu tarihten sonra Osmanlı İmparatorluğuna karşı paylaşma saldırıları hızlandı. İngiltere aynı yıl Osmanlı Devleti ile Kıbrıs adasının 99 yıllığına İngiltere’ye kiralanması sağlandı. İngiltere böylece Kıbrıs-Malta- CebeliTarık arasında Akdeniz üstünlüğünü sağladı. Osmanlı Devleti’nin Rusya’nın Kafkasya üzerinden Basra ve İskenderun körfezlerine; Türk Boğalarını ele geçirmesini engellemesinin mümkün olamayacağı görüşüyle stratejisini değiştirdi. Kafkasya kapısını destekleyeceği büyük Ermenistan ile kapatacak, Boğazlar ve Ege bölgesine hâkim Büyük Yunanistan ile Rusya’nın yolu kapanacaktı. Berlin’de İsteklerine erişemeyen Ermeni örgütleri ve Balkan terör örgütleri Müslüman halka katliamlara başladılar Osmanlı Devleti bu olayları durdurmak için bölgeye asker sevk edince, Müslüman katliamını sevinçle karşılayanlar, Türk askerini Hıristiyan katliamı yaptığı yolunda yayınlar yaptılar. Bu arada 1881 de Fransa Tunus’a yerleşti. İngiltere 1882 de Mısırı koruması altına alarak yerleşti. 1885 de Bulgar Prensliği (Dış ilişkilerde Osmanlı Devleti’ne bağlı) halkının %70 inden fazlası Müslüman olan Doğu Rumeli’yi kendisine ilhak etti. İngiliz Elçisi Donmayı Varna önüne gönder, ilhak edilen bölgeye asker gönder desteğinde bulundu. Abdülhamit hiçbir girişimde bulunmadı. Abdülhamit döneminde 1897 Osmanlı- Mora Krallığı arasında yapılan savaşı Osmanlı ordusu ezici bir üstünlükle kazanmasına rağmen. Emperyalist devletlerin duruma müdahalesi ile Osmanlı Devleti sonuç alamadı.

       20. yy’ın başında Abdülhamit’in istibdat yönetimine karşı oluşan Jön Türk ve İttihat Terakki hareketleri, Makedonya’da silahlı kuvvetleri ve yöre halkının direnişi karşısında Kanun’u Esasiyi yeniden yürürlüğe koyması ile 2. Meşrutiyet dönemi başladı. Yönetimin Alman yanlısı olan İttihat Terakkinin eline geçmesinden tedirgin olan İngiltere yapımı 31 Mart 1909 (Miladi takvimde 13 Nisan) irtica isyanı ve Hareket Ordusunun İstanbul’a gelip olayı bastırması ve Abdülhamit ‘in tahttan indirilmesi ile yeni bir dönem başladı. Almanya ile yapılan anlaşma ile devreye girmiş olan Berlin- Bağdat demir yolu, bölgenin petrol kaynağı olması, motorlu araçların hızla devreye girmesi Orta Doğuyu Dünyanın enerji merkezi haline getirdi. Emperyalist rekabetler sonucu kurulmuş bulunan Üçlü İttifak ve Üçlü İtilaf blokları arasındaki rekabet büyük bir savaşı hazırlıyordu. Osmanlı İmparatorluğunu Meşruti hürriyetçi bir döneme girmesi, Almanya’ya daha da yakınlaşması, İtilaf bloğunu tedirgin etti. Balkan Savaşını çıkartarak ordunun yıpranmasını, ekonominin ve sosyal hayatın sarsılması ve özelikle Berlin – Bağdat Demir yolunun kesilmesi sağlandı. Balkan Savaşı Partizanlık iç çatışması sonucu felaketle sona erdi. Londra anlaşmasıyla Gelibolu ve İstanbul hariç bütün Trakya Bulgaristan’ verildi. Romanya, Yunanistan, Sırbistan; Bulgaristan’ın büyük pay aldığı gerekçesiyle saldırıya geçince, Bulgaristan kendisini savunmak için Trakya dan ordusunu çekince Vezir Talat Paşa Veziri Azam Kâmil Paşa’ya Edirne Trakya’yı kurtaralım teklifinde bulunur. Kâmil Paşa İngiltere’yi kızdırırız diyerek reddeder. Bunun üzerine Talat Paşa Binbaşı Enver’e Babıali’yi basmakla görevlendirir. Bu baskından sonra Enver Edirne ve Tüm Trakya’yı geri alır. Edirne Fatihi Enver Saraya damat olur, hızla general ve Harbiye Nazırı olur. İttihat ve Terakki Partisi önemli milli reformlar yapar. Enver Paşa Birinci Dünya Savaşına hazırlıksız olarak Almanya yanında girilmesini yapar. Dünyanın en büyük devletlerinin ordularıyla Kafkas, Mezopotamya, Çanakkale cephelerinde savaşıldı. 18 Mart 1915 ve 10 Ağustos 1915 ve 1916 Kut’ül Amara zaferleriyle Dünya tarihinin akışını Türk ordusunun zaferleri sağladı. Bir yılda savaşı kazanacağı hesabını yapan İngiliz Savaş Bakanlığı (Kitchener ve Churchill),savaşın dört yılda bitmesine sebep olan Albay Mustafa Kemali gösterir. 30 Ağustos 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesiyle koşulsuz teslim olan Osmanlı Devleti çaresizlik içindedir.

Paris Barış Konferansı yağmacı bir hırsla Osmanlı İmparatorluğunun tüm toraklarını ve Ana vatanını bile yok etmek yolunu seçti. İngiliz General Allenby 1917 Aralık sonunda Kudüs’ girdiğinde doğruca Selahaddin Eyyubi’nin mezarına gider ve sandukayı yumruklayarak “Selahaddin kalk kalk Haçlı seferleri şimdi bitti” diyerek hırsını belirtir. Aynı yıl Lloyd George “Türkleri Anadolu’dan geldikleri Orta Asya’ya sürüp çıkaracağız.” Diyerek ırkçı ve emperyalist vahşi duygularını göstermişti. Savaşın başlamasıyla isyan eden Ermeni çeteleri, Van’ı ele geçirip terör çeteleriyle ordunun lojistik yollara saldıran sivil halka katliam yaptılar. Bu sebeplerle tehcire tabi edilen Ermeni olayını katliam olarak suçlayan İtlaf bloğu ( İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri ) Batı Egeyi Yunanistan’a, Doğu Anadolu’yu Ermenistan’a vermeyi kararlaştırdılar. İstanbul’a gelir gelmez 144 İttihat Terakki ileri gelenini tutukladılar. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi idam ettirdiler.

        1918 sonunda başlayan ve 1919 da devam eden, özelikle İngiliz basınında (Times, The Manchester Guardian,The Observer gibi büyük gazeteler, Ermeni tehcirine katliam derken, 1919 da çıkan yazılarda “Müslüman Türkler İzmir, Samsun, Adana, Antep yörelerinde Hıristiyan Rum ve Ermenileri katliama devam ediyorlar” algısıyla adeta bir haçlı seferini kışkırtıyorlardı. İngiliz halkını kandırıyorlar, Yunanistan’ın İzmir’e çıkmasının yolunu açıyorlardı.  Times 13. Sayfasında devamlı olarak bu yazılarına devam ederken, yan sütunda “Mr.Venizelos, Başbakanımızla görüşerek Yunan Ordusuna izin verilerek bu katliamların durdurulmasının sağlanmasını istedi” diye yazıyordu. Bu ortamda” Yunan ordusu, İtilaf Devletlerinin Asayişi sağlama kuvveti olarak” İzmir’e asker çıkartmasına izin verildi. 15 Mayıs 1919 günü İtlaf Devletlerinin koruması altında çıkama yaptı. Üç gün içinde beş binden fazla Müslüman Türk katledildi. Mora katliamının öncüsü olan emperyalistler (Sovyetler Birliği hariç) aynı senaryoyu oynuyorlardı. Yunan Albayı Metaksas (1936 Yunanistan diktatörü)kendi komutanlarına, Anadolu’ya asker çıkarmayalım, Türkleri Anadolu da yenemeyiz Anadolu mezarımız olur.” Diye uyardı. ABD Başkanı Wilson Ermenistan hartasını bizzat çizdi.

         Bütün güçlüklere, iç isyanlar, Vahdettin’in İngiltere ile iş birliği, asker kaçakları, silah, cephane yokluğu, 6 yıl savaşın yarattığı yokluk, salgın hastalıklara vb. rağmen Türk milleti TBMM’nin kurucusu Başkomutan M. Kemal Paşanın yanında yer aldı. Büyük Taarruzla Yunan ordusu 14 günde imha edildi. Türk ordusu 9 Eylül 1922 de İzmir’e girdi ilk yapılan, Valilik Konağında asılı bulunan Yunan Haçlı bayrağını indirerek Hilali yücelten Türk bayrağını göndere çektiler. 3-11 Ekim 1922 Mudanya Ateş Kes Anlaşmasıyla Edirne Dahil Trakya Türkiye’ye bırakıldı. Lozan emperyalizmin hezimeti oldu. Görülüyor ki 1821 de başlayan Emperyalist haçlı Yunan hareketi 1922 de yüz yılı Müslüman Türk zaferi ile sonuçlandı. Türk Devrimi ile Türkiye her alanda başarılı gelişmeler sağladı. Atatürk’ün sayesinde 1937-1939 arasında Hatay tek kurşun atmadan ana vatana bağlandı.

      İkinci Dünya Savaşı (1939- 1945) sürecinde Türkiye tarafsız kaldı. Alman işgalinden kaçan Yunanlıları sığınmacı olarak kabul etti. Savaş 1945 de sona erdiğinde Dünya büyük bir yıkım daha yaşamış oldu. Türkiye Birleşmiş Milletler’in kuruluşuna katıldı. Türkiye Sovyet tehdidi karşısında ABD ile 1945 ve 1947 Marşal anlaşmalarını imzaladı. Bu anlaşma ABD ye etkin ayrıcalıklar sağladı. 1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti NATO ya (1952) girerken ayrıca imzalanan ikili anlaşmalarla ABD’nin etkinliğini daha da arttırdı. Bütün bu anlaşmaların “karşılıklı eşitlik” ilkesiyle yapılmalıydı. Türkiye NATO ya ne kadar ihtiyacı varsa NATO devletlerinin de Türkiye ye o kadar hatta daha çok ihtiyaçları vardı. Basra Körfezi ve İskenderun körfezinin, Boğazların koruyucusu Türkiye olmadan NATO güvenli içinde olamazdı. Türkiye ve Yunanistan 1952 de NATO ya birlikte kabul edildiler. 1953 29 Mayıs İstanbul’un fethinin 500 yüzüncü yıldönümüydü. Menderes Hükümeti Yunanistan’ı rencide etmemek için kutlama yapmadı. Gençlik ve halk kutlama yaptı. Yunanistan on gün matem ilan etti. Fatihlere beddua ettiler. 1956 da Yunan EOKA örgütü Kıbrıs ta terör saldırılarına başladı.  Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki evin ateşe verilmesine karşılık 6-7 Eylül olaylarını yaşandı (evin Türk ajanlarınca yaktırıldığı sonradan anlaşıldı). Yunanistan ENOSİS terör saldırılarıyla Megali İdea’dan vaz geçmediğini ortaya koydu. İngiltere ortak bir çalışma başlattı.1959 da Zürih ve 1960 da Londra anlaşmaları ile Türkiye, İngiltere ve Yunanistan garantör oldular. Makarios Anayasasında Kıbrıs Türklerine tanınan hakları hiçe saydı. 1964 de Türk kıyımı ile Türklerin adayı terk edip gitmelerini sağlamaya çalıştı Türk Mücahit hareketi ne daha çok kıyıma yönelmeleri ve Kıbrıs Türk Alayını kuşatmaları üzerine Türk Hava Kuvvetleri Rum kesiminin silahlı birlikleri vurup, Rum savaş gemilerini vurunca durmak zorunda kaldılar. ABD Başkanı Chonson Başbakan İsmet İnönü ye gönderdiği mektupta 1947 anlaşmasına atıf yaparak, bizim verdiğimiz silahları iznimiz olmadan kullanamazsınız. Sovyetler Birliğinin müdahalesi karşısında yalnız kalırsınız tehdidinde bulundu. ABD’nin Hıristiyan Emperyalist yüzü açığa çıkmıştı. Yunanistan’ın bütün yaptıklarına engel olmayanlar, Türk savunmasını engellemeye çalıştılar. 1967 de Kıbrıs ta aynı senaryo tekrar yaşandı. ABD’nin müdahalesiyle uzlaşma sağlandı. Yunanistan’ın durmayacağı anlaşıldı. Süleyman Demirel Hükümeti Genelkurmayın da önerisiyle, 1-Ege Ordusu Kuruldu. 2- Jandarma Komando ordusuna dönüştürüldü (Bu gün dünyanın en güvenilir savaşçılarıdır.) 3- Silah sanayi kurulması için Almanya dan alınan yardımla Kırıkkale harekete geçti. Çıkartma gemilerinin inşasına başlandı. 

1974’te Yunan Cunta Hükümeti Makarios’a karşı Nikhos Samsondarbesiyle Enosis’i (Kıbrıs’ı Yunanistan’a katmak) uygulamaya koydu. Türkiye böyle bir saldırıya hazırlanmıştı. Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan Hükümetinin aldığı kararla 20 Temmuz da Türk ordusu Hava ve Deniz kuvvetlerinin korumasında 40 çıkartma gemisiyle Girne sahillerine çıkarken Girne dağlarının güneyine paraşütçü kuvvetlerini indirdi. 40 çıkartma gemisi Ege de konuşlandırılmıştı. Londra da yapılan Türk, İngiliz ve Yunan Bakanların toplantısında Yunanistan Türk haklarını tanımamakla Türkiye’ye ikinci operasyon şansını verdi. Ordumuz güney, doğu, batı yönlerine yönelerek Barış Hattını çizdi. Müttefiklerimiz hiçbir şey olmamı gibi “Tamam darbe bitti normale dönüldü. Artık ordunuzu çekebilirsiniz” pişkinliği ile Türkiye’ye çıkması için ısrar etmeye başladılar. 1956’dan 1974’e kadar Yunanistan yaptığı katliamlar dikkate alınmadı. Tür Ordusu Kıbrıs Türk halkının anayasal, hukuki haklarını korumak için Zürih, Londra anlaşmalarının verdiği garantörlük yetkilerini kullanmaktadır. ABD silah, mali, ekonomik ambargolar uygulamaya başladı.  Demirel Hükümeti İncirlik Hava üssünü kapattı. Yunanistan her fırsatta Türkiye’yi kışkırtarak kendisine saldırması oyunlarından vaz geçmedi. Özelikle Ege denizinde 12 mil oyununu çok sık uygular. 90 lı yıllarda sayısız denemelerde bulundu. Donanmasının Ege de dolaştırıp gövde gösterisi yapar, Türk donaması gelince çığırtkanlık başlar. “Türkler bize saldırıyor”. 1975 de Güney Kıbrıs kesiminde Yunanistan, Ermeni Diasporası, Apocular Türkiye’ye karşı anlaşma yaptılar. Ermeni terör örgütlerinin Türkiye’nin Elçilik ve Konsoloslukları personeline saldırı kararı alındı. Yunanistan ihtiyaç olan malzemeleri sağlayacak, yakalanan terörist olursa, o ülkedeki Elçilikleri avukat tutma ve gerekli yardımları yapacaktı. Ermeni terörü Dünyaya yayıldı. Türkiye’nin maruz kaldığı bu duruma ABD ve AB inden “NATO” müttefiklerimiz” destek gelmedi. Türkiye’nin karşılık vermesi ise rahatsız etti. Paris Hava alanında Türklere yapılan saldırının Fransa ya zarar vermesi üzerine. Bu teröre son verildi. 1982 de Şam da yapılan toplantıda Suriye ve PKK da bu guruba katıldılar. 1984 de PKK Eruh kazasında sivilleri öldürerek teröre başladı. Suriye ve Yunanistan PKK ya silah eğitimi vermeye başladılar. Cumhur Başkanımız Süleyman Demirel Esat la görüşmeye İki ülke arasındaki sorunları çözmek amacıyla gider. Cebin de İstihbarat tarafından kendisine verilmiş olan “Abdullah Öcalan’ın telefon numarası ve Ev adresi vardır. Konu PKK ya gelince, Cumhurbaşkanımız Esat a Aponun ev adresini ve telefon numarasını verir, Esat reddeder. İnceleteceğini belirtir. Aynı saatler içinde toplantı binasına gelen Türkiye Elçiliği Ataşesi asansöre biner, üç kişi hızla gelip asansöre binerler. İki Suriyeli yetkili ve Öcalan. Öcalan ı göstererek, tavırlarını belirtiyorlar.

          1959 da Fransız yazar Salvador de Madariaga, Andre Maurois’in önsözü ile yayınlanan “Avrupa’nın Portresi” (Türkçesi Mehmet Cihangir, İş Bankası yayınları, 1966 Ankara s. 178-180) başlıklı kitabında Avrupa uluslarının karakter özelliklerini belirlemektedir. Yunanlıdan bahsederken “hilebaz Yunanlı” diye bahseder. Türk konusunda, Avrupa’nın batı sınırının Urallardan İskenderun’a kadar olduğunu, Türkiye’nin Avrupa coğrafyasında olduğunu belirtir. Dört yüz yıl Balkanları yöneten Türklerin, Engizisyonun din baskısı ile kıyım yaptığı bir dönemde Yahudilere ve Hıristiyanlara dini özgürlük tanıdılar. Türklerin, Avrupa’da örnek gösterildiğini belirten yazar; eğer Avrupa Hıristiyan kimliğini gerekçe göstererek Müslüman Türkleri dışlarsa, kendi değerlerini inkâr etmiş olur. Türkiye’nin en büyük eksiğinin “Sokratik düşünceye (bireyci, eleştirici, sorgulayıcı, kuşkucu, bilimsel düşünme) görüşe uzak olmalarını. Atatürk’ün kurduğu Türkiye’nin Avrupalı ve Türklerin güvenilir olduğunu belirtir. “Hilebaz Yunanlılara kıyasla (s.16) Türklerin Avrupa için Yunanlılar birlikte vazgeçilmez olduğunu ileri sürmektedir.”Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu” kitabında Türkiye’nin Atatürk’le modern bir ülke olduğunu; Moris Duverger Kemalizm’in Türkiye’de demokrasiyi ve modernleşmeyi hazırlayan örnek bir devrim olduğunu belirtmektedirler.

      1963 de Almanya ve Fransa Avrupa Birliği’nin kuruluşunu hazırlayan anlaşmayı imzaladılar. Üye sayısı altı idi, ama Bayraktaki yıldız sayısı 12 idi. Bugün ülke sayısı 27, bayraktaki yıldız sayısı hala 12. İsa’nın 12 Havarisini mi temsil ediyor. Türkiye Avrupa Komisyonu üyesidir. NATO üyesidir ve Hilal ile İslam’ı temsil eden Türk barağı müttefiklerinin bayraklarıyla birlikte dalgalanmaktadır. Türkiye AB’ ye en erken baş vuran bir ülkedir. AB Hıristiyan Partileri Hilali Birliğin bayrakları arasında görmek istemediklerini açıkça belirttiler. Eski Almanya Başbakanı Shimit (sosyalist) “Türkler Sevr’iret etmekle hata yapmışlardır açıklamasını yapmıştı. 1995’te AB ile imzalanan “Gümrük Anlaşması” iç politikada Birliğe katılıyoruz propagandası ile karşılanmıştı. AB Türkiye’yi imtiyazlı ülke olarak yanında tutmak istiyor. 1990 başında ABD’nin Irak Savaşında “Irak senin ve NATO’nun arka bahçesidir baskısında bulunup Savaşa katılmamız istenmişti. Cumhur Başkanı Özal da girme yanlısı idi. Genel Kurmay askeri bakımdan sakınca görmüş Mesut Yılmaz Hükümeti katılma kararı almamıştı. 11 Eylül 2011 İkiz Kuleler terör saldırısıyla Newyork şehri büyük bir yıkıma uğradı. ABD Başkanı Bush “Crusade” (Haçlı seferi), kelimesini kullandı. Danışmanları düzeltme yaparak “operation” (askerî harekât anlamında da kullanılır) terimini kullandılar. O dönemde verdiğim konferanslarda ABD’nin, Kuzey Afrika, Suriye, Irak, İran, Afganistan ülkelerine süpürme operasyonu yapacağını belirtmiştim. ABD Türkiye’nin 2003 Irak’a yapılacak harekata katılmasını istedi. AB Türkiye Irak’a girerse AB ye girmeyi unutsun diye tehdit etti. İngiltere girdi. AB’nin sesi çıkmadı. TBMM inden yeterli oy çıkmayınca Türkiye harekata katılmadı ama üslerin kullanılmasını daha önce de olduğu gibi açtı.

       AB Türkiye ile yaptığı görüşmelerde ısrarla “Yunanistan’la aranızdaki sorunları çözün. Kıbrıs’ı terk edin, Kürt sorununu çözün, Ermeni Sözde soykırımını kabul edin.” baskısını yapmaktadır. Açıkça ne istiyorlarsa verin diyorlar. Türkiye bu baskılara tümüyle karşı koyacak ve bu emperyalist tehditleri geçmişte Atatürk’ün izlediği kararalı ve etkin politikalarını devam ederek, Hatay olayındaki, 1974 Kıbrıs müdahalesiyle gösterecek güçtedir. 

       Yunanistan Türkiye düşmanlığından hiç vazgeçmedi Türkiye’ye zarar verebilecek her terör örgütünü destekler. Türkiye ile arası açık devletlerle ilişkiye girer. Son dönemde Ege de 18 adamızı işgal ederek savaş sebebi yaratıp, Türkiye’yi tahrik ediyor. Doğu Akdeniz de Türkiye’ye Ak Denizi kapatmak oyunlarına girişti Fransa ile yakınlaşması, ABD’nin Ege de adalara askeri gücünü yerleştirmesi, Edirne’nin 40 km yakını Dede Ağaç ta üs kurması NATO kurallarına karşı bir durumdur. Türkiye her zaman sabırlı davrandı.

Yazan: Prof. Dr. Ergün AYBARS

 

 


Bu yazı 3069 defa okunmuştur.



Konuk Yazar Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri