03-12-2020 Recai ŞEYHOĞLU

 

15 Aralık 1938 / Karşıyaka doğumlu olduğunu, gazeteciliğe lise yıllarında başladığını,  henüz 20’li yaşlarının başındayken  Ekspres Gazetesi’nin yazıişlerimüdürlüğü kadrosunda  çalıştığını, 16 yıl boyunca Anadolu Ajansı İzmir Bölge Müdürlüğü yaptığını, Türkiye’nin  en uzun süre yazıişleri müdürü unvanına sahip  tek gazetecisi olduğunu,  merak eden herkes öğrenebilir.

Erkin Usman yazınca Google bu konuda size el veriyor  çünkü.

                                                                                       *

İzmir denince akla ilk gelen gazete olan Yeni Asır Gazetesi’nde sayfa sekreteri ve editör olarak işe başlamış 1968 yılında.

Daha sonra Yaşar Holding’in satın aldığı ve yenilediği EkspresGazetesi’nde yazıişleri müdürlüğü yapmıştı. Ta ki 1979 yılına kadar…

Yine, Yaşar Holding tarafından kurulan Gazete Ege’de ‘ POTA ‘ köşesinde kentin her türlü sorunlarını dile getiren yazılara imza attığında yıl kaçtı anımsamıyorum.

İzmir’in önemli/ dikkat çeken  her  konusu onun köşesinde yer alıyordu. Bu nedenle POTA, en çok okunan köşe özelliğine sahipti.

Gazete kapanınca, o da POTA’sıyla birlikte Yeni Asır’a  geçmişti.

Yıllarca büyük bir ilgiyle takip edildi POTA.

                                                                             *

POTA’yıve Erkin Usman’ı en çok anlatacak olanların başında gelen biri olduğumu İzmirliler bilir. Ne İzmir’i… Hatta Egeliler…

Çünkü yıllarca POTA’nın içindeydim ben.

                                                                             *

Beni Erkin abiyle ne zaman/ kim tanıştırdı anımsamıyorum.

Çalıştığım okul ve bir öğrenciyle ilgili haber için Gazete Ege’deydim o gün.

Yazı yazmaya çok hevesli biriyim ya…

‘’ Gel, Seni Erkin Bey’le tanıştıralım.’’ diyene ne kadar teşekkür etsem azdır.

Bir başladım, pir başladım.

Önce haftada bir iki yazı yazıyordum. Baktım her yazdığım  yazıPOTA’da çıkıyor; ben de ikiyi üçe, üçü dörde çıkardım.  O da ‘’ Yaz yaz! ‘’ diyordu zaten…

Tabii, bu arada adım da çıkıyor. İtiraf edeyim, çok da hoşuma gider oldu. Bir sabah bir baktım,  POTA’da benim yazımın başında  ‘’ POTA’nın Eğitimcisi Recai Şeyhoğlu diyor ki: ‘’  yazıyor.

O günden sonra adım ‘’ POTA’nın Eğitimcisi ‘’ kaldı.

Bu, Erkin abinin buluşuydu.

Daha sonraları iyice parlatır oldu beni. ‘’ İzmir kültür ve sanat çevrelerinin yakından tanıdığı Recai Şeyhoğlu ‘’, ‘’  Popüler Eğitimci ‘’ gibi sıfatlarla anlatır oldu beni.

Yeni Asır okurlarına  iyiceöğretmişti beni.

Devlet memuruyuz ya… Sorun çıkmasın diye milli eğitim sorunlarıyla ilgili eleştirel yazılar yazdığımda yazının altına adımı koymuyordu. Ben de itiraz etmiyordum. O da biliyordu ki, bu konuyla ilgili bir isteğim/ ısrarım olmuyordu zaten. Benim için önemli olan yazdığım konunun içeriğiydi. Yazımın yarar sağlamasıydı.

Ne var ki milli eğitimdeki yöneticiler, adım olmasa da o eleştirel yazılar nedeniyle bazen Erkin abiyi arıyorlar, bazen de beni davet(!) ediyorlardı il milli eğitime.

Hiç unutmam, ‘ Vantilatör Yaşar ‘ yazım nedeniyle gene çağrılmış ve ‘’ Böylesi yazılar ayıp olmuyor mu/ yakışıyor mu size? ‘’ denildiğinde ben de  ‘’ Benim olduğunu nereden çıkarıyorsunuz, imzam mı var altında? ‘’  demiştim. Demiştim demesine ama karşımdaki pek yutmuşa benzemiyordu bunu. Yüzünden ve şu sözlerinden anlaşılıyordu bu: ‘’ Bırak hocam itiraz etmeyi, biz seni üslubundan tanıyoruz! ‘’

Oooo! Üslubuma kadar tanınmışım bile…

İzmirliler ve Egeliler tanıdıysa beni, bu Erkin abi sayesindedir.

Dile kolay, Ege’nin en çok satılan/ alınan/ okunan gazetesinde haftada dört, altı, bazen yedi yazım yayımlanıyor ve bazen de gündem yaratıyoruz.

Gerçi gündem yaratmaya biz Gazete Ege’de başlamıştık daha önce.

‘’ Yanlış yaptınız Sevgili Piriştina! ‘’ ydı yanılmıyorsam o yazılarımdan biri. Yaptığı bir atama nedeniyle Ahmet Piriştina’yı eleştiren bir yazımdı o. ( 7 Mayıs 1999)

 Meğerse ne çok Başkansevici varmış. Başımın etini yediler o günlerde. Dağ gibi arkamda duran iki kişi vardı. Erkin Usman ile Ünal Ersözlü…

Yazdığım bir yazı nedeniyle gazeteye telefon açıp Erkin abiye beni şikayet edenlerin aldığı yanıtı burada yazamam şimdi. Ayıp olur. Hele hele bazısı işi abartıyor ve ‘’ Sizi mahkemeye vereceğim.’’  deyince  onlara da  ‘’ Hasss’’ diye başlayan bir yanıt verdiğini bilmiyor değilim.

Beni de arkasından hemen arayıp ‘’ Bugünkü yazı nedeniyle  ……. Bey aradı. Gereken yanıtı ben verdim onlara, merak etme! ‘’ diyordu.  Telefonumu ısrarla  isteyenlere de  aynısını yapıyormuş.

‘’ Hasss ! ‘’

Gene bir gün Erkin abiyi arıyorlar. Kamil Aydoğan’ın il milli eğitim müdürlüğü yaptığı günlerde… ‘’ Bugünkü köşenizdeki yazıyı yazan kişinin adını söyler misiniz? ‘’

Gülerek, ‘’ Bilmiyorum ‘’ diyor. Karşıdaki kişi de ‘’ Biz biliyoruz ama… ‘’ deyince  tutamıyor kendini ve  ‘’ Madem biliyorsun  bana ne diye soruyorsun? ‘’ diye kükrüyor. Tabii ki, biraz farklı (!) sözcüklerle…

Yiğit, korku bilmez biriydi. Tehditlere de tahammülü olmayan biri…

Sık sık da yanına gidiyorum. Muhabbet için, yazı teslim etmek için…

Hiç unutmam… Genel yayın yönetmenine rastladım birgün. ‘’ Maşallah Recai Bey, sesin bizden daha çok çıkıyor.’’

Yanına her uğradığımda, odasına gelen kim olursa olsun beni ‘’ Gazetemizin yazarı Recai Şeyhoğlu ‘’ diye tanıtmasını ise hiç unutamıyorum.

Kalkayım dediğimde  ‘’ Biraz daha otur. ‘’ deyişindeki samimiyetini de…

Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’i severdi.

Sol’da yer alan hiçbir lidere ne hakaretini duydum ne de öfkesini…

Oyumu verdiğim parti ve kişileri yanında anlattığım çok olurdu. Sevdiğim sendika başkanı, oda başkanı, şair ya da Eğitim-Sen’li herhangi bir arkadaşımı çok anlatırsam, ‘’ Getir onu da tanışalım, çay içelim.’’ derdi. Demokrat mı demokrattı Erkin abim.

Odasındayken bazen iktidardakilere de yüksek sesle hal hatır sorduğu(!) olurdu. ‘’ Patron duyar, yavaş konuş abim! ‘’ dediğimde de  ‘’ Başlarım len patronuna! ‘’  yanıtını alırdım.

Düşünün bir kez…  Kendisi, İktidar yanlısı bir yayın politikası izleyen gazetede köşe yazarı. Elinde Yeni Asır ile dolaşıyor olması gayet normal değil mi…

Karşıyaka İskelesi’nde çok rastladım ona. Elinde Sözcü ile…

Gülmek ne kelime, kahkaha atardım. ‘’ Seni Şebnem Hanıma şikâyet edeceğim! ‘’ derdim.

CHP Milletvekili Hakkı Ülkü ile odasına girip uzun uzun muhabbet ediyorduk örneğin.

Gazeteye girdiğimde danışmadaki bayan ya da erkek bana kiminle görüşmek istediğimi sormazdı. ‘’ Erkin Bey’e mi geldiniz hocam? ‘’ derdi.

Ama Yeni Asır’a yazdığım için de kızan köpüren olmuyor değildi. Ne diye onların değirmenine su taşıyormuşum…

İtiraf edeyim, Yeni Asır’da tanıştığım her kişiyle de güzel dostluklarım oldu. Siyaseten farklı düşünsek de… Örneğin, Orhan Kemal adına bir kütüphane kurmak istediğimiz günlerde en büyük basın desteğini bize veren kişi o günlerdeki genel yayın yönetmeni olan Şebnem Bursalı idi. Yarım sayfa yer vermişti özel haberimize…

Ayrıca, bu gazetede çalışıyor diye her haberci iktidarsevici de değildi.

Altın kalpli Hürol Dağdelen, onlardan  sadecebiri. Gazeteciliğe Yeni Asır’da başladı ve buradan emekli oldu. Hiç de iktidarsevici biri değil Hürol.

Tabii, benim çok başım ağrıdı bu gazetede yazdıklarımla… Müfettişlerle senli benli olduk bu nedenle. Okulumdaki yöneticilerle ve bazı arkadaşlarla da… ‘’ Neden yazıyormuşum? ‘’

Hatta, emekliye ayrıldığım okulun müdürüne bir gün gelip soruyor iki kişi: ‘’ Niçin yazmasına  engel olmuyorsunuz?’’

Çeyrek yüzyıl kadar iç içe olduk Erkin abiyle. Birbirimizi çok sevdik.

Rasime- Recai Şeyhoğlu Kütüphaneler Zinciri projemizde bize hep el verdi. Ne yaptıysak köşesinde yer aldı. Bugün kütüphanelerimiz yurtiçinde olsun yurtdışında olsun biliniyorsa, bunu öncelikle  ErkinUsman’a borçluyuz.

Yurtiçi- yurtdışı gezilerim, kitaplarım, kütüphanelerimiz,  dostlarımız, eleştirdiklerimiz, yerel sorunlara çözüm önerilerimiz hep onun POTA’sında yer aldı.

Birbirimize çok güveniyorduk, birbirimizi çok seviyorduk.

Benim yazılarımın doğruluğuna ve yansızlığına öyle inanıyordu ki tek sözcüğünü bile kesmeden yayımlıyordu. Ben de onu mahcup etmeme adına elimden gelen özeni gösteriyordum.

Yıllarca onun POTA’sının baş aktörlerinden biri oldum.

Cumhuriyet’te de Deniz Som yapıyordu bu jesti bana. Onun ‘ Vaziyet ‘ köşesine de haftada  iki, üç, bazen dört yazı veriyordum. ‘ İzmir’den Recai Şeyhoğlu ‘  ya da ‘ Vatandaşın biri ‘ oluyordum o yazılarda.

Şimdi ikisi de yok.

Erkin abiyi 3 Aralık 2020’de öğleye doğru kaybettik. Çoklu organ yetmezliğinden…

İyi ki sağlığındayken, POTA’da çıkan yazılarımın dörtte üçünü ‘ YAZINCA VE YAŞAYINCA ‘  adıyla kitaplaştırmış ve kendisine vermişim.

O gün ne kadar da mutlu olmuştu. ‘’ Benim yapamadığımı sen yapmışsın, çok sevindim.’’  demişti. 516 sayfalık kitabımın sayfalarını çevirirken ‘’ Nasıl saklayabildin bunca kupürü? ‘’ diye de sormuştu.

Oysa, saklayabildiklerim o köşede çıkan yazılarımın tamamı değildi. Onunla olan POTA birlikteliğimin çeyrek yüzyıl sürebileceğini nerden bilebilirdim ki… Bileydim, her birini saklardım.

En azından ölümünden sonraya bırakmadım ‘ Yazınca ve Yaşayınca ‘ yı…

Mutluluğum bundan!

İlk haberi İlker Çoban verdi. Sesinden üzüntüsü belliydi.

Eşi, gözüyaşlıydı konuştuğumda. Oğlu Ediz ile daha sonra konuşabildik.

Onlar, baba ve eş kaybetmişlerdi.

Ben de canım abimi !

Yıldızlar yoldaşı olsun ! Hiç unutmayacağım onu.

 


Bu yazı 673 defa okunmuştur.



Recai ŞEYHOĞLU Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri