Recai ŞEYHOĞLU
VEDAT GÜNYOL
VEDAT GÜNYOL
Dilinizi eşek arısı soksun diyesim geliyor, son günlerde çokça karşıma çıkan ‘ lansman ‘ sözcüğünü ısrarla kullananlar için.
Cahili cühelası, enteli- okumuşu, okumuş geçineni lansman deyip duruyor.
‘’ Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı ‘’ Vedat Günyol, yaşıyor olsaydı yabancı sözcük kullanmayı marifet bilen bu tayfa için ne derdi acaba diye düşünüp duruyorum iki gündür.
6 Mart 1911’de doğmuş olan Vedat Günyol ile 2 binli yılların başında konuşmuş, ‘ Deneme Günleri ‘ için ricada bulunmuştum İzmir’e gelmesi için. Öğretmen olduğumu söylediğim için mi bilmem, hep ‘ cancağızım ‘ demişti bana. Hiç unutamıyorum o sevgi dolu konuşmasını.
Öner Yağcı’nın Cumhuriyet / KİTAP’taki yazısını okuyup da Cumhuriyet değerlerinin bu yılmaz savunucusunu anmamak/ anımsamamak olur mu hiç?
Onun için ‘’Merak ettirmekten, sordurmaktan, aydınlığa yöneltmekten usanmayan öğretmen, çağdaş kültürü ve çağdaş kültürün hazırlayıcısı olan kültürü, bilgisiyle yoğurarak sunan bilge ‘’ deniliyorsa, ‘’ Düşüncesini yaşam biçimine dönüştüren bir derviş’’ ya da ‘’ Yaşadığımız alacakaranlık ortamda sanki bir deniz feneri ‘’ olduğu dile getiriliyorsa o kısa soluklu yazıların yazarı için belediyeler niçin Vedat Hoca için bir lansman (!) toplantısı yapmazlar anlayabilmiş değilim.
Şiir için, öykü için programlar düzenleniyorken ‘ Deneme ‘ için programların neden düzenlenmeyişini deneme okurluğunun yetersiz oluşuna mı bağlamak gerekir diye de düşünüp duruyorum. Yoksa belediyelerin kültür müdürlerinin yetersizliğinden midir bu?
Deneme için ‘’ Hiçbir şeyi kanıtlamaya kalkmadan, belli bir konu üstünde özgürce, konuşur gibi, düşünce üretiminde bulunmaktır.’’ diyen Vedat Günyol için ‘ Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı ‘ deniliyor ama Cumhurbaşkanımıza yaraşır işlere de imza atmıyoruz bir türlü. Bir günden bir güne o ‘Uyanış savaşçısı ’nı İzmir’de ağırlayamamış olmanın üzüntüsünü ve pişmanlığını yaşıyorum hâlâ.
Nüfusumuzun yüzde 20’den fazlası sosyal yardımla geçiniyor. Ekranlarda RTE’ye toz kondurmayan, ‘ Erduvan ‘ diye yırtınan, bilmem nesinin kılı olurum diye zavallılık denizinde kulaç atanlar, bu yüzde 20’nin aktörleri…
Zavallılar, Erdoğan seçilmezse iktidarın kendilerine verdiği sosyal yardım parasının kesileceğini düşünüyor olmalılar… CeHaPe’ye karşıtlıkları bundan!
1 buçuk milyon çocuğun okula gidemeyişi, iktidarca beslenen bu nüfusun umrunda değil!
‘’ Matematik müfredatı seyreltilecek ‘’, ‘’ Gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli, isterse erkeklerin gittiği okullara gönderebilmeli.’’ şeklinde açıklamalarda bulunan Yusuf Tekin’in AKP’nin 9. Milli Eğitim Bakanı olduğu, Merkez Bankası Başkanının 2019’dan bu yana 6 kez el değiştirmesi onları ilgilendirmiyor. Bedavadan beslenmenin ( karın doyurmanın ) yoluna bakıyor onlar.
Vedat Günyol onlar için ne derdi acaba?
Komik değil midir üçer beşer aylık merkez bankası başkanlığı?
2023 bütçe görüşmelerinde okullarda ücretsiz bir öğün yemek verilmesi teklifinin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini o yardımlarla geçinenler işitmemişlerdir de…
Karınlarını doyuran RTE’nin, oğlu Bilal’in TÜGVA’sının; okulda/ camide/ kışlada siyaset yasak olmasına karşın İstanbul’daki okullarda tiyatro etkinliği düzenliyor olması, öğrencilerin TÜGVA servisleri ile salonlara götürülmesi, AKP’nin Ümraniye Belediye Başkan adayının seçim aracının okul bahçesine girmesi umrunda değil bu yüzde 20 ve fazlası bedavacının…
Rezilliğe göz yumuyorlar bedavadan karın doyurmak adına…
Ek ücret karşılığında okullarda derse giren ve öğrencisine cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklanan Akçakale Müftüsü Halil Bilik’in medrese eğitimi almış olduğunu düşünmüyorlardır bile…
Medrese deyince…
Bilir miydiniz şu hikâyeyi bilmem:
‘’ Tanzimatın ilanından sonra medreseler dışında açılan modern okullarda sınıflara karatahta konur, öğretmen ve öğrenciler tebeşirle yazabilsin diye.
Yobaz takımı başkaldırır: ‘’ İstemezük! ‘’
Sorarlar, ‘’ Neyi istemezsiniz? ‘’ Yanıtlarlar: ‘’ Karatahtayı ‘’
‘’ Neden? ‘’
Verilen yanıt dikkat çekicidir: ‘’ Karatahta kâfirdir de ondan! ‘’
Arayışa girerler ve karatahtayı Müslüman yapmanın çaresini bulurlar.
Karatahtalar Mekke’ye gönderilir, ‘’ Hacı ‘’ ve ‘’ Müslüman ‘’ yapılır.
Ancak bu şekilde okullara sokulabilir karatahtalar. ‘’
Son değişiklikle bir öğrencinin lise yaşamı boyunca toplam 10 saat biyoloji, 16 saat ise din dersi alacak olmasına kafa yoruyor mudur bu arkadaşlar acaba?
Milli Eğitim Bakanlığı’nca okulöncesi kurumlara mescid açılma zorunluluğunun getirilmesiyle ilgileniyor mudur bu kardeşlerimiz?
Alanya’daki Süleymancılar’a bağlı erkek öğrenci yurdunda görevli eğitmenin 14 yaş altındaki 10 erkek öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu yönündeki şikayetlerin basında dile getiriliyor oluşu, rahatsız ediyor mudur bu kişileri?
Diyarbakır’da bir bulvara Atatürk’e deccal diyen Şeyh Sait’in adını vermek isteyenlere karşı tepki göstermişler midir dersiniz? Şeyh Sait’in Peygamber soyundan geldiğini iddia eden HÜDA PAR’lı Serkan Ramanlı’ya söyleyecek sözleri olmuş mudur acaba?
İstanbul ve Ankara’da milyarlarca liralık yolsuzluk dosyalarının neredeyse hiçbirinin soruşturulmasına izin vermeyen iktidarın, Ankara’nın önceki Başkanı Gökçek’e ait 40 adet 3 milyarlık yolsuzluk dosyalarına karşın bir de ödül verircesine Gökçek’in oğlunu milletvekili yapmasına itiraz etmişler midir sizce?
Yolsuzluğun o günlerdeki karşılığının 5 milyar olduğunu da göz önüne getirin lütfen…
Önceleri 250 bin, ardından 400 bin dolarlık ev alana vatandaşlık veren AKP İktidarının milyonu aşan ‘ ithal ‘ vatandaş politikasını nasıl içinize sindirirsiniz sorusuna herbirimizin yanıt vermesi gerekir bence.
Düşman belletilen Yunanistan’ın hiçbir ada ve bölgesinde bir karış bile toprak satılmazken bizdeki bu toprak satışı neyin nesidir, sormak/ sorgulamak gerekmez mi?
Ekonomik- sosyal ve kültürel kalkınma yerine ortaçağ karanlığını hortlatmaya çalışan iktidarın, yoksullaştırılmış/ cahilleştirilmiş kitlelerce bir süre daha iktidarını sürdüreceği kesin gibi görülüyor.
Elimiz armut mu toplamalı?
‘’ Alman çocuklarının tereyağına değil güçlü Alman tanklarına, gres yağına ihtiyacı var.’’ diyen zenginlerin baştacı ettiği Hitler ve hık deyicisi Goebbels özentili siyasilerin egemenliğine son vermek adına dik ve diri durmak, 3 Mart 1924 ruhunu yaşatmak gerek !
Hilafetçilere, şeriatçılara, medresecilere Vedat Günyol beyefendiliğince karşılık vermek!
Goebbels denince aklınıza ne gelir? Yalan ve yalancılık !
Sosyal medyaya göz atacak olursak…
‘’ Günün Sorusu başlığıyla verilmiş, sürekli yalan söyleyene mitomani denir. Peki, sürekli yalana inananlara ne denir? ‘’
Benim sorum da şu, sürekli yalan söyleyen kim acaba? Tanıdık biri mi örneğin…
Biliyorsunuz, Avusturya’nın eski Başbakanı Sabastian Kurz, yalan ifadede bulunmaktan 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Hoşuma giden bir başka sosyal medya paylaşımı da ( Haluk Bilginer paylaşımı ) şu:
‘’ Kleptomani ( hırsızlık hastalığı ): Siyasal İslamcılarda görülen bir hastalık. Sadece para çalmaz bu hastalar. Oyları çalarlar, soruları çalarlar, adaleti çalarlar, tarihi eserleri çalarlar, ağaçları çalarlar, hatta Patara Plajı’ndaki kumları da çalarlar. Uzak durunuz.’’
Cehaletle ilgili olanı ise gülünç: ‘’ Peygamberliğini ilan etmek isteyen varsa hemen etsin. Ülkenin geri zekalılık seviyesi şu an buna çok uygun.’’
Kalkıp da biri buna itiraz edecek olursa kahkahadan kırılırız herhalde.
Keyif kaçıran bir başka paylaşım da şöyle: ‘’ Adana Müftüsü, Kuran kursu hocası ile çıplak basıldı. Savunmasında ‘’ Hatim indiriyorduk.’’ dedi.’’
Yüzsüz de oluyorlar dedirten türden…
Aziz Nesin’in vereceği yanıtı tahmin edebilirim ama Vedat Günyol ne derdi acaba şu gazete manşeti için: ‘’ Valiler, kaymakamlar, bürokratlar, komutanlar AKP için seçim turunda. ‘’ ( Sözcü- 4 Mart 2024 )
Haberin altında da ilgili fotoğraflar verilmiş. Yani… Ne abartı ne yalan!
Bir de 84 milyonun üstünde düşünmesi gereken şu paylaşım çarptı gözüme:
‘’ Her köşe başında imam hatip okulunun bulunduğu ülkemizde reyisimizin torunu neden American Montessori Society Okulu’na gidiyor olabilir? ‘’
Reis kim, torun kim anlayamadım ama merak etmedim de değil…
Ah, Vedat Hocam, bugünleri görmeliydiniz ve bunca pespayeliği o incelik kokan sözlerinizle anlatmalıydınız bize…