09-11-2020 Recai ŞEYHOĞLU

  Öğretmen olup da öğrencileriyle ilgili anılarını yazan kimlerdir, bildiğim yok. Bu konuda öğretmenleri sorgulamak gerek bence. Yıllarca öğretmenlik yapmış birinin anlatacak öyküsü olmaz mı yani…

Yabancı bir ülkeye gidip de üç gün kalanlar gezi notları olarak izlenimlerini kitaplaştırırken 25-30 hatta 40 yıl öğretmenlik yapıp da anılarını yazmayanlar bence yanlış yapıyorlar. Hiç mi anlatılacak hikâyeniz yok derler insana…

Farklı coğrafyalar, birbirine benzemez yüzlerce öğrenci arasında yaşayacaksınız da yazılacak bir anınız olmayacak, öyle mi? Hadi canım sen de!

Anılar, geleceğe ışık tutacak olan bilgi/ belge yığınıdır.

Nereden nereye geldiğimizin envanteridir.

Yıllara olan tanıklıktır.

Yazmamak ise sorumluluktan kaçmaktır. Yılların gerçeklerini görmezden gelmektir.

“Bende o yetenek yok,” diyen öğretmene gülerim. Çünkü bu iş, azıcık yetenek gerektiriyorsa da  aslında  birikim/istek ve sorumluluktur. Öğretmende bunların hepsi de var oysa… İstek dışında…

İsteği olmayan öğretmen de benim gözümde kümenin etkisiz elemanıdır.

İkide bir değiştirilen müfredat, niteliksiz eğitim ve siyasallaşma öğretmenin başarı grafiğini de aşağıya çekmiştir maalesef.

Verimsiz öğretmenlerle karşı karşıyayız.

Depremzede demek varken “depremzade” diyen öğretmenler türemiştir.

Öğretmen, mesleki saygınlık/ özlük/ sosyal ve ekonomik hakları  için mücadele etmeyi/ sendikalaşmayı öğrenmiş ama yazma konusunda maalesef gereken duyarlığı gösterememiştir.

Yıllar önce öğrencisini çok etkileyen ilkokul öğretmenlerinden söz edilirdi. Şimdi, böyle konuşan arkadaşlar adeta azalmış… Yanılıyor muyum yoksa…

Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Che’nin, Türkân Şoray’ın, Murakami’nin, İlber Ortaylı ve Doğan Hızlan’ın anılarını okurken nasıl zevk alıyorsak ve bilgileniyorsak bir öğretmenin anılarından da  mutlaka yararlanacağız, bilmediklerimizi öğreneceğiz. Bu, okuru da zenginleştirecek,  öğretmenleri de motive edecektir.

Aklıma gelen ilk örneklerden birisi, öğretmen  Halide Nusret Zorlutuna’nın anılarından oluşan ve ilk baskısı 1948 yılında yapılmış olan “Benim Küçük Dostlarım” adlı kitabı. Yazınsal değeri var mı yok mu tartışması yapılamayacak olan sevimli ve öncü bir yapıt.

Talep olmuş ki, ikinci baskısı 1976’da yapılmış. 2000’de üçüncü baskısı yapılan kitabın daha sonra  2004 ve 2005’te de yeni baskıları okurla buluşmuş.

Kitabın türü ‘ biyografi- hatırat ‘ olarak geçiyor. L&M Yayınları basmış.

Gazeteci Mehmet Selim Bey’in kızı olan Halide Hanım, romanları/ hatıraları / hikâyeleri ve şiirleri olan bir öğretmen. Edirne Muallim Mektebi’nden sonra Kırklareli, Kars, Ardahan, Urfa,Karaman ve Ankara’daki  ortaokul ve liselerde  çalışmış. Öğrencileriyle ilgili gözlemlerini günü gününe not etmiş olmalı ki sonra bunları kitaplaştırmış. Her öğretmen bu kitapta satır aralarında kendini görebilir.

Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran ve benzeri diğer öğretmenler de ülkeye olan tanıklıklarını roman/ öykü/ şiir biçiminde yazmışlar ve o günleri bugünlere taşıyarak bize projektör olmuşlardır.

Demek ki yol gösterici ışıklarımız var. Öyleyse değerli meslektaşlarım, lütfen yazınız.

Yazdıklarınız hiç kuşkunuz olmasın, en az öğrettikleriniz kadar pusula olacaktır.


Bu yazı 731 defa okunmuştur.



Recai ŞEYHOĞLU Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri