06-07-2020 Recai ŞEYHOĞLU

 

28 Kasım gecesi,  bir gün önce çektiğim kitap ve eşya/ obje ve raflarımızın  kültür merkezindeki dağınık ve üst üste konulmuş  fotoğraflarını çekip   İ.A.’ya gönderdim. Bir de not yazıp gönderdim: ‘’ Kutuların içindeki dünyalar güzeli çocuklarımız, zarar görmesin diye üst üste değil de  keşke yan yana  gibi konulsaydı da o geniş salona… İlginize/ bilginize sevgili İ. Bey.’’

Saat 00.57

00.59’da gelen yanıt şöyleydi: ‘’ Hocam, saat gece  bir farkında mısınız? O kitaplar o kolilerde sağlam duruyor merak etmeyin. Dört yıl rutubetin içinden kurtarmış olduk onları.’’ ( Anlatım bozukluğu olan tümcesini değiştirmedim/ aynen yazdım.)

Koliler üst üste konulmuş, bir kısmı da biçimsiz şekilde… Bir de ortada kitaplar  görülüyor.. Sanki bir koli açılmış gibi. ‘’ O kitaplar o kolilerde sağlam duruyor, merak etmeyin.’’ Tümcesi ile sanki örtüşmüyor..

Gecenin bir’ine gelince. Haklı olabilir. Daha önce ya da bir gün sonra da yazsam olurdu. Saate bakmadığım için böyle olmuştu.

Kitaplarımızın dört yıl rutubet içinde kaldığına gelince…

Kültür merkezi açılmıyor olsa da muhtardan öğrenmiştim iki küçük pencere hep açık kalıyor. Salon havalansın diye… Yani, kitaplarımız ne rutubet içindeydi ne toz toprak içinde. Kültür merkezinin tertemiz ve rutubetsiz  olduğunu   buraya giren çıkan herkes bilir. Elimde var olan video çekimi ve fotoğraflardan da anlaşılabilir bu.

Sayın İ. A.’nın neden böyle söylediğini anlamış değilim.

Ben de kendisine saat 01.06’da yanıt vermişim: ‘’ İ. Bey, konuşmuyoruz / telefon açmıyorum ki… Koca günüm koşuşturmakla geçti. Şu an vaktim uygun diye  yazdım size. Konuşmak için uygun olmayan bir saat ama mesaj göndermenin sakıncası yok. Sizden beş dakika önce de vali yardımcısı Uğur Kolsuz bana mesaj gönderdi. Ona, vaktin  geç olduğunu mu söyleseydim?’’

Yazışmamız bu şekilde son buldu.

Yanıt vermedi. Yanıtımla herhalde ikna etmiştim genç kardeşimizi.

*                         

Arada bir aklıma takılıyordu Milli Kütüphaneden gelecek bağış kitaplar…

Bizimkilerle karıştırılmasını istemiyorum ama ya bir aksilik olursa…

 

7 Aralık sabahı,  öğretmen arkadaşımın oğlu Başkan Utku Gümrükçü’ye bir yazı gönderdim.

 

‘’ Utkucuğum Günaydın, Yakın zamanda Mardin ve Bergama’da ( CHP İlçe binasında) iki kütüphane daha açacağız. Onların hazırlıklarıyla uğraşıyorum. Bizim kütüphanelerimizdeki kitapların niteliği bir başkadır. Açılışlara katılanlar bilir bunu.

Aşağıkırıklarköyündeki kütüphanemizdeki kitapları görünce o günlerin kaymakamı/ şimdiki İzmir Vali Yardımcısı Uğur Kolsuz, Muhtar Halil Erol’dan dört kitap rica ediyor. Çünkü her yerde bulamayacağı kitap onlar. Bunu bana kendisi anlatmıştı. Tepeköy’den gelen kitaplar da öyle… ÖNER YAĞCI EDEBİYAT TARİHİ KÜTÜPHANESİ’nde yer alan kitapları Öner Yağcı ile tek tek seçmiş ve taşımıştık  Tepeköy’e. Milli Kütüphane size kitap bağışlayacakmış. Bir başkası da… Ricamız şu: O kitaplar, bizim kitaplarla karışmasın. Bu konuda gösterdiğimiz özen boşa gider. Tepeköy’ü yerleştirirken Türk Kütüphaneciler Derneği yöneticilerinden destek alarak yerleştirmiştik o kitapları. Milli Kütüphaneden gelecek olan kitapların niteliğini bilmiyoruz zira. Bu konuda biz çok deneyim yaşadık. Bağışlar özenerek seçilip gönderilmiyor zira… Ellerinde  biriken her türlü kitabı ve ders  kitabı/ test dergilerini gönderiyorlar. Örneğin, Bayraklı Belediyesine 60 çuval test dergisi gönderdiler.

Bu konuda titizlik göstermenizi özellikle rica ediyoruz. Selam ve dostluk ile… Recai Şeyhoğlu ‘’

  *

 9 Aralık 2019 günü Milli Kütüphane’ye gitmiştim. Müdür Berrin Hanım ile görüşmeye…

Yayımlanan son kitabımı sosyolog Doç. Dr. Engin Önen,  akrabası olan milli kütüphane müdürüne bırakmamı istemişti. Berrin Hanım, odasına bir çay içimi davet ettiğinden bir süre  de olsa kitaplarla/ kütüphanecilikle ilgili görüş ve bilgi alışverişinde bulunmuştuk.

Aklıma geliverince de hemen ‘’ Milli Kütüphane olarak yanılmıyorsam Çiğli Belediyesine 10 bin kitap bağışlamışsınız.’’ deyiverdim. Bu şekilde destek olmanın güzelliğinden söz etmiştim.

Berrin Hanım şaşırmış gibiydi. ‘’ Benim haberim yok bundan. ‘’ dedi.

Bir yerlere  on bin kitap bağışlanıyor ve  Milli Kütüphane müdürünün haberi yok !?

İlginç!

 Demek ki bu işi Sayın Ulvi Puğ biliyor sadece diye düşündüm. Bir fırsatını bulup Ulvi Bey ile görüşeceğim ama ne zaman… Çok güzel şiir okuyan avukat Ulvi Bey’le tanışıyoruz çünkü.

                                                                    *

Devam edecek.


Bu yazı 379 defa okunmuştur.



Recai ŞEYHOĞLU Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri