30-06-2020 Recai ŞEYHOĞLU

 

Bu protokol bana gönderildiğinde  Sayın İ.A.’nın bir de ricası vardı benden. Okuyup hemen imzalamam… Gelip alacakmış.

 Anlatım bozukluğu, bilgi noksanlığı  bir yana, malzemeler sanki tek tek sayılıp tasnif edilmiş gibi de bir döküm çıkarılmış. İnsan şaşırıyor. Ne vakit saydınız  da onca malzemenin ne kadar olduğunu  ve hazırladınız bu protokolü diye düşünesiniz geliyor aklınıza ister istemez…

Liste olarak imzalamam istenen protokoldaki bilgiler doğru değil çünkü… Tahmini…

2. maddede deniliyor ki’’  Bergama Belediyesi’nin Tepeköy Mahallesinde bulunan kültür merkezine kurduğu kütüphane ve anı evi… ‘’

Demek ki konuyu tam kavrayamamış İ. Bey. Anlatmış olsak da…

Önceden kurulmuş bir kültür merkezine kütüphane ve anı evi açıldığı anlatılıyor bu tümceyle.

Oysa biz 20 Haziran 2016’da Bergama Belediyesi ile ortaklaşa kurduk bu kültür merkezini.

Mehmet Gönenç ile birlikte hazırladığımız bir projeydi bu.

 Önceden kurulmuş değildi yani…Tepeköy Kültür Merkezi’nde anı evi de yok. Aydınlanma Evi var.  Koskocaman tabela zaten bunu gösteriyor. Önünde İ.A. ile birlikte fotoğraf da çekilmiştik üstelik…

Kültür Merkezi içinde Öner Yağcı Edebiyat Tarihi Kütüphanesi ve Aziz Nesin Çocuk Kitaplığı var.  Kitapların edebiyat tarihiyle ilgili olanlarını büyük bir titizlikle , Öner Yağcı’nın Burhaniye’deki evinde seçip getirmiştik buraya. Liseliler, üniversiteliler ve edebiyat alanında araştırma yapmak isteyen herkes için düzenlemiştik bu kütüphaneyi. Öner Yağcı’ya ait olan/ ona verilmiş plaketleride raflara yerleştirmiştik.

Aziz Nesin Çocuk Kitaplığını da satın aldığımız nitelikli çocuk kitaplarıyla donatmıştık. Özene bezene…

Kitabımız çok olduğundan Abidin Dino’nun da adını kullanabileceğimizi, gerekirse Aziz Nesin adını kaldırabileceğimizi  söylemiştim. Protokolde  nedense Öner Yağcı’nın adı unutulmuş. Acele etmese belki anımsayacaktı.

Kabul edip imzalasam Öner Yağcı’nın adı anılmayacak demek ki…

Mekanın dizaynında neden söz sahibi Çiğli Belediyesi oluyor? Neden biz yokuz işin içinde ?

Ben adımın kullanılmasını mı istedim de bana teşekkür edilen bir metin hazırlanacak?

Hem bütün eşyalar Çiğli’ye taşınacak hem de uygun görülmeyenler devre dışı kalacak.  Kültür merkezini biz Çiğli’ye taşıyalım demişiz. Uygun görülmeyenler ne demek? Kütüphaneye ve Aydınlanma Evine uymayan bir şey yok ki burada… Her şey işin ruhuna uygun ki vakti zamanında biz burayı ona göre düzenlemişiz.

Yıllardır kütüphanecilik ve Aydınlanma Evciliği / buna müzecilik de denilebilir pekala/ yapıyorum. Neyin fazla neyin eksik olduğunu ben bilmez miyim de Çiğli Belediyesi  ‘ uygun görülmeyenler’  diye karar verebiliyor teslim edeceğimiz emanetler için…

Aslında karar veren  İ.A. oluyor ama karar veren organ olarak Çiğli Belediyesi’ni gösteriyor. Bu, nasıl bir insiyatif kullanmaksa…

Protokol midemi bulandırmıştı.

10 Ağustos 2019’da  belediyeye ait bir kamyon ve beş işçiyle Tepeköy’e gittik. Eşyaları  yüklerken gaz lambalarının bir kısmını istemedi. 2 Halımız için ‘’ Bunlara gerek yok. ‘’ dedi. Toz yaparmış, temizlik sorunu çıkarmış. Feyza Hanımın, Öner Yağcı’nın plaketleri ve şiltlerinin çoğunu ‘’ Bunlara gerek yok’’ diye ayırdı. Daha başka eşyaları da… Örneğin Feyza Hanımın önlüğünü,  bir radyo ve teybimizi, ütü makinesini, camlı camekanlı kütüphane açılışları fotoğraflarını vb.

O ayırdıkça içim cız ediyordu, biraz itiraz ediyordum ama ya terslik olursa diye de korkumu yenemiyordum.  ‘ He ‘ demek zorunda kalıyordum. Çünkü muhtar bir an önce bu eşyaların buradan taşınmasını isteyip duruyordu benden.

İ.A. Bey de ‘’ Biz de sizi sıkıntınızdan kurtarıyoruz ama… ‘’ gibi cümleler kurmakta.

Çaresizliğimi Çiğli lehine kullanmakta…

Öyle çok eşya ayıklanmış oldu ki beş büyük koli oldu.  Burayı ziyaret edecek olan kişiler eskiyle yeninin farkını daha iyi anlasınlar diye alıp vitrine yerleştirdiğimiz 24 kol saati, dolmakalemler ve çakmakları ‘’ Bunlara gerek yok’’ diye ayıran İ.A. Bey’in üniversite mezunu olmasına karşın  sergilediği bu tavıra şaşıyordum. Antika sözcüğünden belki de haberi yok diye düşünür oldum. Aldığım bir antika masa saatinin değerini söylesem görgüsüzlük olur diye sesimi de çıkarmıyordum. Özene bezene anneme ait olan özel eşyaları ben buraya taşımak için oysa ne zahmetlere girmiştim. Şimdi birisi onları ‘ Bunlara gerek yok ‘ diye ayıklıyordu. Ben de çaresizliğimden sessizleri oynuyordum.

Sessizliğim de ona güç veriyor olmalıydı. Ayrılan eşyaların Bergama’daki arkadaşım Erol Engel’in deposuna bırakılması ricasında bulundum. Tepeköy’dekiişimiz geç  bittiğinden Erol Engel’in deposuna gittiğimizde mesai saatinin bitimine bir buçuk saat  var denilerek o koca koliler depoya konulmak yerine evin girişine bırakılıverdi. Erol Engel’e de söylenen şuydu: ‘’ Daha İzmir’e gideceğiz. Yolumuz uzun. Artık içeri siz alıverirsiniz. ‘’

İçine düştüğüm durumu tahmin edebiliyor musunuz?

O ağır eşyaları Erol tek başına deposuna indirmek zorunda kalacaktı çaresiz. Mecbur muydu sanki bizim eşyalarımızı deposunda tutmaya… Suspus oldum kapı önünde.

Mahçubiyettenezildim büzüldüm.

Erol’un, Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü’nün arkadaşı olduğunu söylese miydim acaba ? Söylememekle yanlış mı yapmıştım yoksa…

Devam edecek.


Bu yazı 308 defa okunmuştur.



Recai ŞEYHOĞLU Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri