18-02-2022 Nüket Hürmeriç

 

                                                                       

Bizim bir klasiğimiz var. Üsküdar’a giderken, Katibim adıyla bilinen. Türk sanat müziği türünde bestelenmiştir. Ama Türk Beşlilerimiz de durur mu? Besteci Ahmed Adnan Saygun da klasik müzik türünde varyasyonları da yaratarak koro parçası olarak değerlendirmiş. Bu yazının yazarı da soprano olarak katıldığı, Konak Belediyesi Ege Çağdaş Oda Korosu da çalışıp repertuvarlarına katmıştı. Elbette Boğaziçi Caz Korosu’nca da hakkıyla seslendirilmiştir. Şef Mustafa Mekhmandarov tarafından düzenlenmiş Türksoy Gençlik Oda orkestrasınca, Fazıl Say tarafından Fazılca,  daha çok Orta Çağ ve Rönesans dönemlerini önemseyen viyolacı, besteci, müzisyen JordiSavall’ın grubunca, şef AndreRieu kendi orkestrasınca, Bursa Büyükşehir Belediyesi Uluslararası Gençlik Orkestrası’ndan solo ve koro destekli olarak, Kıvanç Fındıklı Anadolu Nefesli Beşlisi’nce güzel soluklu olarak, klasik müzikçilerin müzik dünyasına armağan ettiği yorumlar. Cazcılar durur mu; Dolunay Doruk da altta kalmıyor. Amerikalı şarkıcı EarthaMaeKitt zamanında dünyaya tanıtmıştı. Günümüzde ise belli bir dönemin içerik ve stilini andıran “vintage” türünden müzik yapan, Avrupalı grup Pink Martini tarafından  ilginç aksanlarıyla dinlemek da keyifli. Youtube’den her ülkeye ait farklı fotoğraflarla desteklenmiş Türkçe’den başka Grekçe, Arnavutça, Boşnakça, Sırpça, Makedonca, Bulgarca, Urduca, Amerikanca, Ladino, Arapça, Japonca,  Korece dillerinde yorumlarına ulaşılabiliyor. Parçanın Aydın İlik tarafından klavye için düzenlemesi yapılmış partisyonuna ulaşmak da mümkün. Her iki el için de sol anahtarı kullanılmış. “Üsküdar’a Giderken’in sağ el ile olanı; la-mi-mi-mi…fa-mi-fa-sol-mi-mi olarak, sol el ile olanı ise; do-do-do-do-…re-re-do-do olarak başlayıp değerlendirilmiş. Bu partisyonu, bu yazının yazarı da bir amatör olarak elektrikli piyanosunda çalıştığını belirtelim.

27 Ocak 2022 günü Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası’nın konserini şef AntonioPirolli yönetti. İlk parça Johann  Sebastian Bach’ın iki klavsen ve yaylılar için do minör tondaki konçertosuydu. Orkestrada keman ve viyolaların yanı sıra bir klavsen, bir kontrabas ve iki çello vardı. Parça orta çabuklukla başladı ve ikinci bölümde andantino ( yavaş ) ile sürdürdü. Müzisyenlerin müzisyeni Bach’a yakışır bir icraydı. İkinci parça ArcangeloCorelli’nin  1. Konçerto Grossosuydu. İlk iki bölüm largo – allegro ( ağır ağır – hızlı ) birlikteliğinde icra edildi. Sonra sırayla largo, allegro ile tamamlandı. Bu ilk iki barok dönem bestesinden sonra OttorinoRespighi’nin 3 nolu “Antik Danslar ve Aryalar Süiti”  ( Duo Blanc et Noir ) piyano ikilisi Selin Şekeranber ve Yudum Çetiner tarafından yorumlandı. İkili,  bis parçası olarak Mozart’ın Türk Marşı’nı caz türünde yorumladı…

İzmir Sanat’ın Ocak ayı “yeniden Sinematek” Programında Win Wenders’in filmlerine yer verilmişti. Ancak pandeminin yeniden hız kazanması nedeniyle gitmeye cesaret edememiştim. Ne yazık ki telefonları da açmıyordu. Ama karamsarlığa  kapılmadığım gibi Türkan Saylan’ın çözüm üretme temel ilkesini uyguladım. Ne mi yaptım; Google teyzeye başvurdum. Evet filmi internetten rahatlıkla izledim. Filmi sorunsuz izlemek beni ayrıca mutlu etti. Alman yönetmen Win Wenders’in “Alis Kentlerde” (Alice in theCities ) adlı filmi bir yol filmi. Genç bir gazeteci New York’ta insan manzaraları konulu bir yazı yazmakla görevlidir. Ancak o yazı yerine bol bol yeni çıkan şipşak  makinesiylefotoğraf çekmeye odaklanır. O sırada genç bir alman ana kızla tanışır. Dönmeleri gerekmektedir. Kadın kızını adama emanet ederek ayrıldığı kocasına psikolojik destek amacıyla onlardan ayrılır. Gazeteci ile kız çocuğu grev nedeniyle Almanya’ya değil Amsterdam’a uçarlar. Artık küçük kız çocuğuyla arkadaş olur. Ama anne dönmez, kaybolurlar. Kızın anneannesine ulaşma yollarını ararlar. Kız çocuğu hatırladıklarına göre bitmeyen araba yolculukları ve sohbet. Çocuk sanki oyun oynamaktadır. Sonunda polis aracılığıyla annenin beklediği haberi alınır…İki önemli tümceyle bitiriyorum: “Dayanamadığın her şeye alışıyorsun”, “Korkudan korkuyorum”. Şarlo’nun “Yumurcak” filmiyle karşılaştırılan bir film…

Gerçek bir aydın olup teröristlerin bedenini  yok ettiği Ahmet Taner Kışlalı “Tanrı’yı Kim Kullanır?” adlı kitabıyla baş başayız. Kitap Cumhuriyet Kitapları yayını olarak basılmış. Cumhuriyet Gazetesi’nde daha çok 1970 - 1999 yılları arasında yazdığı makalelerden oluşuyor. Son sayfada Cumhuriyet Gazetesi’ndeki kendisine yapılan bombalı suikast haberinin fotoğrafı bulunuyor.  Kitap “12 Mart’a Doğru” bölümüyle başlıyor. Gelmekte olan askeri darbeyle ilgili endişelerini, Hacettepe Üniversitesi’ndeki olaylarla da değinerek  önceden değerli yazılarıyla dile getiriyor. “Atatürk ve Kemalizm” bölümü ise Atatürk’ü; ideolojik, diktatörlük, kültür ve Atatürk taraftarlarının yanlış uygulamaları açısından irdelemesini yapıyor. “Üçüncü “Demokrasi ve Sosyal Demokrasi” bölümüyle ise; gençlik, kadınlar, aydınlar ve demokrasi hususundaki zayıflıklarımızı, eksiklerimizi gözler önüne sergileyip uyarılarda bulunuyor. “İslamiyet ve Çağdaşlaşma” adlı bölüm ise kitaba adını veren konu, dinin siyasette kullanımıişlenmiş. Kürt sorunu ve terör sorunu bir başka önemli konu olup uyarılarla dolu. “Nereye Gidiyoruz” ile son uyarılarına odaklanmış. Ahmet Taner Kışlalı iyi ki doğmuş, iyi ki bizim aydınımız olmuş. En derin saygı ve sevgilerimizle…Işıklarla…

Samsun’da çıkan “Edebiyat Nöbeti” adlı iki aylık Kültür-Sanat ve Edebiyat Dergisinin 36. sayısıyla birlikteyiz. Dosya konusu olarak İzmir’de yaşayan şair Hüseyin Peker seçilmiş. Şairin biyografisinden sonra uzun bir söyleşi ile yakından tanıma olanağı verilmiş. Şiir yazmaya uzun bir süre ara vermesine karşın arayı kapattığı, aldığı ödüllerle taçlanarak kanıtlanmış. “Eli Torbalı Adam” örneğiyle de düz yazıdaki başarılarına parmak basılmış. Yusuf Alper ise mesleği olan psikolog gözüyle “Entelektüel Berduş” başlıklı yazısıyla şairi irdelemiş. Dergi genelinde şiir ve öykü dağılımı dengeli bir şekilde yapılmış. Çeviri şiirlere de yer vermenin dünyaya açılan pencere olarak ufkumuzu genişletmeye yararı olduğuna inanıyorum. Edebiyat dergileri bir okuldur, düşüncesinden hareketle bu dergiye de okur olarak katılmak yararlı olacak…

         Nüket Hürmeriç / İzmir


Bu yazı 37118 defa okunmuştur.



Nüket Hürmeriç Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri