13-11-2019 Fatma MARMARA (DURSUN)

Bolu doğumlu iki farklı jenerasyondaki “Dünün ve Bugünün Cumhuriyet Kadınları’ndan” 93 yaşındaki, Atatürk Bolu’ya geldiğinde onu yakından gören Nimet Ay ve 20 yaşındaki Cansu Kırkan, bugüne kadar yazmış oldukları şiirlerini, 10 Kasım günü yaptıkları şiir dinletisinde Atatürk'e hediye ettiler.

“Dünün ve Bugünün Cumhuriyet Kadınları’nı” bir araya getirerek onların şiirleriyle bizlerin buluşmasını sağlayan, bu güzel etkinliğe, sanatsal dokularla dekore edilmiş mekanlarını açan, Bolu Kedi Kitapevi’nin sahipleri Cem ve Dilek Eroğlu çifti. Aynı zamanda AİBÜ’de akademisyen olan Dilek Eroğlu dinleti öncesi yaptığı konuşmasında; “Atatürk’ün apayrı bir yeri var bizim yüreklerimizde. 10 Kasım’da dedik ki onu anmanın en güzel yolu, onun Cumhuriyet’inde güçlenmiş iki kadının şiirlerini ona hediye etmesi yoluyla olabilir. Bu iki güçlü Cumhuriyet kadını, Cumhuriyet’in ilk nesli 94 yaşındaki Nimet Ay ve Cumhuriyet’in yeni nesli 20 yaşındaki Cansu Kırkan, ikisi de şair, evet, eserleri basılmamış ama bence Bolu için çok kıymetli.”diye ifade etti.

Atatürk sevdalısı, Cumhuriyetçi 94 yaşındaki Nimet Ay; “Ben 1926 doğumlu, Cumhuriyet’in 1. nesli olarak 81 kere bugünleri görüp, Atatürk’ün ölüm yıldönümünü yad etmişim. 25 sene Sivas’ta eşimin görevi nedeniyle kaldık. Orada okullarda aile birliği başkanlığı yaptım. Çok şükür böylece bugünlere geldim. Hala Atatürk Atatürk diyen sizlerin arasındayım, mutluyum. Çok kitap okudum fakat o zamanlar bir şeyler yazmıyordum. 60 yaşımdan sonra ben kalktım, şiir yazmaya başladım. Sizlere de kendimi yazdığım şiirlerimle tanıtacağım.” diyerek, ilk olarak ‘Sormayın’ adlı kendini anlatan şiirini okudu. 

Sormayın bana sen kimsin diye

Kırlaşmış saçlarımla,

Feri sönmüş mavi gözlerimle

Dokunsan ağlayacak

Yine dokunsan gülecek yüreğimle

Sevgi sunmak için kapı arayan benliğimle

Ayakta durmaya çalışan benim işte.

Şiirini okuma sırası kendine gelen ve başlamadan önce kendini kısaca tanıtan AİBÜ Sosyoloji Bölümü öğrencisi Cansu Kırkan; “Şiirlerim var evet ama basılmadılar. Şiir yazmaya annemin sayesinde başladım. Annem bize uyumadan önce şiirler okur ve bizi öyle uyuturdu. Bugünde hocamızın dediği gibi kendi şiirlerimizi hediye ederek, Cumhuriyet’in içinde yetişmiş insanlar olarak, bugünü en güzel şekilde değerlendirebiliriz ve bir anma gerçekleştirebiliriz diye düşündük.” O nedenle bugün kendi yazdığım şiirlerimi paylaşmak istiyorum.”diye belirtti ve

Ben seninle yudum yudum,

Yurdumun her bir yudum suyunu,

Paylaşarak seninle,

Yaşama çabalamayı seviyorum.

Ben bu şehri,

Şehrin her bir sokağında;

Alnım açık, başım dik,

Yürüyebilmeyi seviyorum.

Ezbere bildiğim sokaklarda,

Gözüm kapalı dolaşırken,

Bir tek senin sokağından geçerken,

Açıyorum yumduğum gözümü.

Yüzün de ezberimdedir oysa.

Lakin saçının tek teli,

Değiştirmişse biçim;

Ola ki kaçırmışsam,

Mevsimden haberim yok demektir.

Ben seninle gıdım gıdım,

Doymayı seviyorum her yeni günde.

Dizeleriyle devam eden, annesi için yazmış olduğu uzun şiirini okudu.

“Atatürk’ün ölümünde ben ortaokuldaydım.” diye anlatmaya devam etti Nimet Ay, şiir okuma sırası kendine geldiğinde. “Koşarak gittim okula, baktım bütün arkadaşlarım, herkes sırada sınıfa girmemişiz, hep ağlıyorlar.

‘Ne var, ne oldu?’ dedim.

‘Bugün Atatürk öldü’ dediler.

Hepimiz başladık ağlamaya. O zamanlar babam hep eve gazete alırdı.”diye anlatırken, kızı Nurgül, annesinin arşivinde muhafaza ettiği 12.teşrin 1938, 11 Cuma 2. Teşrin 1938, 12- 2.teşrin 1938 yılı gazetelerini çantasından çıkardı. Çok sevdiği Atatürk’ün Perşembe günü vefatının ardından Cuma günü ve sonraki günlerde çıkan haberleri gösterirken bizleri de duygularla dolu dolu o yıllara götürdü.

Atatürk’ün Bolu’ya gelişini gören, o anı yaşayan ve yaşadığı anın her bir karesini hafızasında capcanlı tutan Nimet Ay o günü anlatırken “O gün herkes Bolu’da büyük bir coşku yaşıyordu. Herkes Atatürk gelecekmiş diye koşturuyordu. Birbirlerine soruyorlardı,

‘Ne taraftan gelecek? Buradan mı, oradan mı gelecek?’diye. Biz çocuklarda onlara laf anlatıyorduk.

‘Bu taraftan geliyormuş amca. Yok, şu taraftan geliyor.’ derken Halk Partisi’nin önüne doğru sıralandı halk. Bizde onların önünde sıralandık. Atatürk bize 1-2 metrelik mesafeyle böyle aradan çıktı geldi. Onun elbisesinin rengine kadar hatırlıyorum. Hanımlar vardı etrafında, o anın fotoğrafını görüyorum fotoğraf sergilerinde asılmış, biz orada yanındaydık. Bizi de alsalardı o fotoğrafa, bende olacaktım.”diyerek o hüznü bir kez daha hissediyor. Atatürk sandalyeye oturdu. O zaman organze elbiselerimiz vardı, böyle kat kat, elinde 1 demet çiçekle öğrenci kızlardan biri gitti, Atatürk’e çiçeği verdi. Fakat ben o zaman, o kadar çok imrendim ki ona,

‘Keşke Atatürk’e çiçeği veren ben olsaydım.’ dedim. Senelerce kafamda böyle hep hayal ettim.

‘Acaba ben verseydim ne diyecekti bana. Ben şöyle deseydim, ben böyle deseydim.’ diye senelerce ama sürdü bu. Sonra günün birinde dediler ki

‘Seni televizyonda gördük.’

‘Ben televizyona çıkmadım ki beni nerede gördünüz.’dedim.

‘Genel Kurmay afiş yapmış, içinde sen varsın.’dediler. İnanamadım, hemen kızıma telefon açtım. Kızım o sıra Ankara’daydı. Hemen araştırdı ve sonra bana

‘Anne doğru, sen varmışsın afişte.’dedi.

O zaman o kadar çok mutlu oldum ki ve anladım ki 40 gün ne dersen o olurmuş derler ya ben devamlı kafamda onu düşlüyordum, dileğim oldu. Atatürk’ün fotoğrafıyla beraber bütün Türkiye’ye afişim asıldı. Bu benim için çok çok büyük mutluluk. Onu odamda saklıyorum. Çocuklarımda odalarına astılar, bütün Türkiye’ye asılmış. Benim dileğim kabul oldu.”diyerek,

Boluluyum öz Bolulu

Severim memleketimi

Yeşiliyle çamıyla

Mantarıyla balıyla

Keşli cevizli makarna

Ez pestili yanına

Anam yapmış helvayı,

Babam çökmüş sofraya

Eşim akşamdan kalmış

Açılır şimdi kızılcık çorbasıyla… dizeleriyle devam eden, yazmış olduğu ‘Boluluyum’ şiirini okudu.

Ardından Cansu Kırkan Bolu’yu kazanıp üniversite okumaya gelen öğrencilerin ilk başta gitme düşüncesinde olsa bile sonradan gitmediklerini anlattığı konuşmasında; “Üniversite öğrencileri geldiklerinde başta burada kalmak istemediklerini soğuk bulduklarını ya da başka şeyleri söylüyorlar. Ama genelde okumaya gelenlerde buradan gidemiyor. O yüzden diyorum, sanırım buranında çekici bir yanı var. İnsanlar Bolu’ya bağlanıyorlar. Mezun olduktan sonra burada bir iş buluyor kendine. Sanırım buranın orman havası, doğası da bunu etkiliyor.”diyerek

Bu mevsim

Zamanın akışkanlığı netleşiyor gözbebeklerimde

Karlar gökyüzünden usulca düşerken

En akışkan şey onlar gibi gelirdi

Şimdi en akışkan olan sıcaklığınmış anlıyorum

Kalbimin buzlarını eritiyorum

Daha doğrusu… dizeleriyle devam eden “Bu Mevsim” şiirini okudu.

İki güzel insan, çok değerli büyüğümüz Sayın Nimet Ay teyzemiz ve sevgili kardeşimiz Sayın Cansu Kırkan gönlünüzden ruhunuzdan akan, kaleminizden dökülen bu güzel şiirlerle dolu, güzel dinleti için sizlere ve mekânında bizleri ağırlayan Sayın Cem ve Sayın Dilek Eroğlu çiftine teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Saygı ve sevgilerimle…

Fatma Marmara

https://www.youtube.com/watch?v=0C4k3trzZ3o

 

 


Bu yazı 2673 defa okunmuştur.



Fatma MARMARA (DURSUN) Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın
Henüz anket oluşturulmamış.
Namaz Vakitleri